İŞTE GERÇEK DEVLET BABA

Asırlarca devleti "baba” olarak görmüş, "Ülü'l Emr'e itaati farz bilmiş bir milletiz. Birçok toplum asırlarca devletsiz olarak, kabileler halinde, esaret altında kalırken, biz Türk Milleti tarihin hiçbir döneminde devletsiz kalmadık, hep kendimize ait bir devletimiz oldu, onun bayrağının gölgesinde yaşadık. Bir devletimiz yıkılırken, başka isim altında başka bir devletimiz kuruldu. Hasılı esaret hayatı bilmeyen bir milletiz. Bugün de çok şükür güçlü bir devletimiz var, bizlere güven veriyor, babalık yapıyor, dünyayı esir alan bir virüse teslim olmamak için elinden geleni yapıyor, bir canı bile kurtarmak için her türlü tedbirden ve harcamadan geri durmuyor. Devletimizle ve onun başındaki hükumetle, devlet başkanımızla ne kadar övünsek, şükretsek azdır.

Evet, bizim devletimiz bazı fetret dönemlerinin dışında hep baba olmuştur, vatandaşına şefkatle yaklaşmış, halkın her türlü ihtiyacına cevap vermiş, aç- açıkta bırakmamış, hatta dışarıdan bize sığınanlara da aynı şefkati göstermiştir. Çünkü devletin varlık sebebi, milletin can, mal ve ırz güvenliğini sağlamaktır, halkın sağlıklı ve huzur içinde yaşaması için her tedbiri almaktır. Bunun için devletin ve silahı ve güvenlik güçleri olur, yeterli hastaneleri ve sağlık çalışanları olur, okulları ve öğretmenleri olur. İşte devletimiz bugün bu imkanlara fazlasıyla sahiptir, kendisinden daha zengin devletlerden daha güçlü şekilde koronavirüs illetiyle savaşabilmektedir.

Global bir dünyada yaşıyoruz, dünyada çıkan hiçbir illetten uzak kalmak, içimize kapanıp yaşamak mümkün değildir. Koronavirüs, bu gerçeği insanlığa hatırlatmıştır. Ayet-i kerimenin ifadesiyle, "yerde ve denizde çıkan fesadın” sebebi tüm insanlıktır. Geminin alt katında kalan ve su almak için gemiyi delenlere üst kattakiler müdahale etmezse bu gemi batar. İnanıyoruz ki bir imtihan içindeyiz. Ama günahlarımız ve hatalarımız, ama isyanlarımız, israflarımız bizi bu imtihanla karşı karşıya getirmiştir. Avusturalya'da binlerce devenin suyumuzu içiyor diye öldürülmesi, İtalya açıklarında mülteci dolu gemilerin denizin ortasında batmaya terk edilmesi, binlerce çocuk ve masum denizlerde boğulurken seyredilmesi, Suriye'de bombalar altında bir insanlık dramı yaşanırken seyirci kalınması, Filistin'in, Keşmir'in ve Myanmar'ın açık hava hapishanesine çevrilmesi, Afrikalı aç ve açıkta ölürken dünyanın başka yerinde ekmeklerin çöpe atılması bize bu imtihanı yaşattı, kurunun yanında yaşlar da yandı ve diğer zalimlerin yanında biz de bir imtihana, bir denemeye tabi olduk. Rabbimizin muradı başta bizi ikaz etmek, sonra da zalimlere cezasını vermektir. Zulmeden de, seyirci kalan da aynı derece suçludur.

Evet, son on sekiz yılda gerçekten devletimiz milletine şefkatli bir baba oldu, anayasamızda yazan "sosyal devlet” olma özelliğini gösterdi, hep hissettirdi. Sosyal yardımlarla, dul ve engelli maaşlarıyla, bakım ücretleriyle aç ve açıkta bırakmadı. Sağlık hizmetini yaydı, sigortasız-sosyal güvenliksiz hiçbir vatandaş bırakmadı, dezavantajlı kesimi her zaman pozitif ayrıma tabi tuttu, kadın ve engelli istihdamını artırdı.

Bugün bütün dünya, ilahi bir imtihanla karşı karşıya. Allahın semalardaki ve yerdeki ordularından biri olan virüsler üzerimize salındı. Bakara Suresinin 26. ayetinde Rabbimiz, bu virüsleri hatırlatırcasına şöyle buyurur: "Muhakkak ki Allah bir sivri sineği ve ondan daha küçük bir şeyi misal vermekten çekinmez. İnananlar, bunun Rablerinden gelen bir hak olduğunu bilirler(itiraf ederler). Kafirler ise, bu örnekle Allah ne murad etti derler (alaya alırlar). Onunla Allah çoğunu saptırır, çoğunu da hidayete erdirir. Onunla yoldan çıkan fasıklardan başkasını saptırmaz”. Evet, bizler inananlar olarak dersimizi aldık, Rabbimizin bir imtihanı olduğunu bildik. Ama o inanmayanlar inat etmeye, bilimi ilah edinmeye devam ediyorlar. Allah'ın bu ikazına kulak verirsek bu virüsü de Rabbimiz üzerimizden alır ve bizi selamete çıkarır. Yok tuğyana, isyana, kibre devam edersek, bilimin gücünden başka güç tanımazsak, bu virüs bizi esir almaya devam eder. Çünkü Allah ile savaşanlar hep mağlup olmaya mahkumdur.

Evet, devlete baba dedik, devletimizi baba olarak bulduk. Yurt dışında ne kadar insanımız, vatandaşımız varsa, kendi uçağıyla getirdi ve on beş gün karantinaya soktu. Yurt içinde hastalık şüphesi olan herkesi testten geçirmeye devam ediyor, hastalara en konforlu biçimde bakıyor. Bu arada kademe kademe tedbirlerini de aldı, yurt dışı yollarını, son olarak da şehirler arası yolları kapattı ve insanlarımıza sosyal mesafeler koydu, özellikle 65 yaş üstünü kedi sağlıkları için evlerinde karantina altına aldı. En sevinecek ve övüneceğimiz hizmet, yaşlı ve dezavantajlı insanlarımıza evinde bakıyor, her bir yaşlımıza bir evlat şefkatiyle yaklaşıyor. Başa ülkelerde olduğu gibi devletimiz sopa kullanmadı, acıtmadı, üzmedi, saygı ve sevgiyle baktı yaşlısına. Otuzlu- kırklı yıllarda özlemini çektiğimiz devlet şefkatini, devletle millet arasına duvarların örüldüğü çatık kaşlı devleti geride bıraktık, bu günlerde şefkatli, dikkatli, tedbirli devlet baba modeline kavuştuk. Koronavirüs dediğimiz illet, bize devletin önemini öğretti, devletimizin gerçek baba olduğunu anlattı, hükümetimizin ne denli milletinin yanında durduğunu hissettirdi. Bu devleti ve hükümetini yerden yere vuranlar, Avrupa'ya şikayet edenler utansın. Bu arada o demokrat kesilen Avrupa'nın ne kadar sahte, içi boş ve kof olduğunu da öğrendik. Bunca teknolojiye sahip olan Batılı devletlerin sağlık altyapısında ne kadar geride olduğunu da gördük. İnsanı sadece üreten bir makina olarak gören, sağlık hizmetinin yetmediği yerde yaşlıları gözden çıkaran, ölüme terk eden Avrupalı zihniyeti görerek halimize şükrettik, milletimizle ve devletimizle gurur duyduk. Evet, biz çok farklıyız, bizim devletimiz de çok farklı, çünkü biz müslümanız. Bizim dinimiz her bireyi bir can ve emanet olarak görür. Efendimiz "merhamet etmeyene merhamet olunmaz” buyurur. Devletimizle ve onun başındaki Cumhurbaşkanımızla ne kadar övünsek azdır. Lütfen devletimizin ve hükümetimizin kıymetini bilelim ve kurallara uyalım. Bu hastalığı yok etmenin çözümü devletten önce bizim elimizde. Devlet, sadece kural koyar, tedbir alır, güvenlik güçlerini sahaya sürer, yaptırımlarını devreye koyar, gerisini millete bırakır. Kurallara uymak, kendi karantinamızı oluşturmak, virüs şüphelisinden uzak durmak bizim görevimiz. Rabbim daha beterinden korusun.

 


Yazarın Diğer Yazıları