Nüfus Artışımız Hız Kesti

Şubat ayının başında Türkiye'nin nüfusu açıklandı. Nüfusumuzun seksen milyon sekiz yüz on dört bin olduğu ve geçen seneye göre bir milyon arttığı belirtildi. Nüfus artış oranımız yaklaşık %1.3 olup, bu artış oranıyla genç nüfus oranı giderek düşüyor. Bu yıllarda orta yaş nüfusu artıyor, sekiz- on yıl sonra yaşlı nüfusun oranı artacak. Bu da hiç iyiye alamet değil. Batı ülkelerine göre bizim övündüğümüz, sevindiğimiz ve güvendiğimiz tek zenginliğimiz genç nüfusumuz.

Evet, Sayın Cumhurbaşkanımız her seferinde, katıldığı her nikah töreninde genç çiftlerden en az üç çocuk yapmalarını istiyor. Zira en az üç çocuk olursa nüfusumuzun erimesi durur, kısmen de artış olur. İdeal olan dört çocuk ve üzeri olması. Netameli bir coğrafyada yaşıyoruz, gelişmekte olan bir ülkeyiz. Bizim askere ve iş gücüne ihtiyacımız var. Bu topraklar iki yüz milyon nüfusu besleyecek zenginlikte ve genişlikte. Büyümemiz yüzde beşlerin üzerinde devam ettiği müddetçe artan nüfusumuz işsiz kalmayacak, geleceğe daha güvenle bakacağız.

Genç nüfusun artması demek taze işgücü demektir, sağlıklı, güçlü, eğitimli ve dinamik toplum demektir. Geleceğe daha güvenle bakmak demektir. Bir savaş esnasında asker sıkıntısı yaşamamak demektir. Değişim, gelişim ve dönüşüm demektir.

Pekiyi, nüfus artış oranımız neden azalıyor? Bunun birçok sebebi var:1- Tarım toplumundan çıkıp giderek sanayi toplumu oluyoruz. Fabrikalarda maaşla geçimi sağlayan, şehir ortamında yaşayan çekirdek aileler çok çocuk yapmak istemez. Çünkü her çocuk aileye yeni bir yük demektir. Sanayi toplumunda çocuk istihdamı, çocuğun maddi getirisi -katkısı yoktur, çocuk belli yaşa kadar tüketicidir. Tarım toplumlarında ise küçük çocuklar dahi aile bütçesine katkı yapar, nüfus arttıkça ailenin geçimi kolaylaşır, her çocuk aileye destek, işgücü demektir. Çünkü çocuklar hayvan otlatır, büyükler arazide çalışır. Tarımla ve hayvancılıkla uğraşan ailede büyük- küçük her bireyin bir görevi vardır, çocuklar yük değil işgücüdür.

2- Eğitimin uzamasıyla evlilik yaşı da giderek yükselmektedir, bu da doğumları azaltmaktadır. Hanımların da eğitime katılmasıyla hanımların istihdamı artmakta, hanımlar çalışmayı tercih etmektedir. Eğitimli kadını ev hanımı yapmak, eve hapsetmek zordur. Her hanım aldığı eğitim, öğrendiği meslek doğrultusunda çalışmak istemektedir. Nitekim Ak Parti Hükumetleri, hanımları işgücüne katmak için pozitif ayrım yapmış, meslek edinme kursları açmış, faizsiz ve hibe krediler vermiş, son yıllarda hanımlar çalışma hayatına daha çok katılmıştır. Kadın istihdamı arttıkça doğum oranları da azalmakta, çalışan hanımlar bir- iki çocukla yetinmektedir. Hükumetin teşvikleri, doğum izinlerinin uzaması, çalışma yasasında kadınların lehine yapılan değişiklikler, küçük çocuğu olan hanımlara yarım gün çalışma haklarının verilmesi vs. nüfus artışında henüz olumlu yönde etkili olmamıştır.

3- Eş durumu tayinlerinde zorluklar, engeller vardır, binlerce evli çift ayrı bölgelerde, farklı il ve ilçelerde çalışmak zorundadır. Bu şartlarda çocuk yapmak zordur ve gençler çocuk yapımını ertelemekte, bu da çocuk doğumlarını azaltmaktadır.

Evet, onlarca genç çift tanıyorum, tayin yaptıramadığı için karı- koca ayrı yaşamaktadır. Çocukları olanlar ıstırap çekmektedir.

Sonuç olarak, genç nüfusun artmasını istiyorsak eş durumu tayinleri kolaylaştırılmalı, ailelerin bölünmesi önlenmelidir. Aile bölünmeleri boşanmaları da artırmaktadır. En az üç çocuğu olan hanımlara asgari ücret miktarında ev hanımlığı maaşı bağlanmalı, ev hanımlığı meslek ve istihdam alanı olarak görülmelidir.


Yazarın Diğer Yazıları