Siyaset Ve Siyasetçi Üzerine

Siyasetin kenarından, köşesinden tutan, yarı içinde yarı dışında olan bir insan olarak siyaset ve siyasetçiyle ilgili tespitler, teşvikler, teşhisler ve teşbihler yapmayı severim. Yazılarımda zaman zaman siyaset dünyasında gördüğüm yanlışlara, yanlış giden işlere, siyasetçide olması gereken vasıflara dikkat çekerim. Bilirim ki siyaset de bir sanattır,  mektebi ve kitabı halkın içidir, halkın bağrıdır. Siyaset halkın içinde, halka dayanarak yapılır. Siyasetçi ne öğrenirse halktan öğrenir ve öğrendiklerini halka hizmete kullanır.  

    Siyasetin olmazsa olmazları vardır, onlar da vefa, sadakat, sabır, hoşgörü, fedakârlık, cefa, teenni ve temennidir. Bu kavramları hayatlarında içselleştirenler, yaşam tarzına dönüştürenler, bunları birer ahlaki erdem olarak görenler siyasette başarılı olmuş, siyasetin cefasını çekerken sefasını da sürmüşlerdir. Siyasetin sefası, hizmet ederken duyulan hazdır, alınan duadır. Yukarıdaki kavramları içselleştirmeyenler, siyaseti ellerine- yüzlerine bulaştırmışlar ve sonunda bir kenara itilmişlerdir.

     Evet, siyaset, gönül alma ve gönül yapma sanatıdır. Siyaset, halka ve hakka hizmetin literatürdeki adıdır. Siyaset, gaye değil araçtır.  Siyasette kimi umduğunu bulur, kimi de bulduğunu kaybeder. Siyaset, uçurum kenarında dans etmek gibidir. İnsan da yükseklik korkusu yoksa siyaset yapabilir. Siyaset, cesaret ve sabır ister, kelleyi koltuğa almayı gerektirir. Kefeni giyip çıkmayan, hakkıyla siyaset yapamaz.

     Siyasetçinin birinci vasfı vefadır. Uzun ömürlü siyasetçi yola çıktığı arkadaşını yarı yolda bırakmaz, yola çıktıklarına yolda bulduklarını tercih etmez. Yolda bırakma ve yolunu bulma huyu olanların siyaseti bir mevsimliktir. Siyasetçi işlerinde istişare eder, sonuçta alınan karara sonuna kadar bağlı kalır. Siyasette lider olmak her kişiye nasip olmaz. Siyasette hüner, liderin arkasında kompleksiz, ezilmeden, kıskanmadan, fedakârca, vefakârca durmaktır.  

   Evet, siyaset sevmeyi ve sevilmeyi gerektirir. Siyasetçi insanı severse ona aşkla hizmet eder, sevilen insanlar da onu sever. Çünkü kalpten kalbe yol vardır. Bir hadis-i şerifte buyrulur: "Allah bir kulunu sevdiğinde, Cebrail'e, "Allah filan kulunu seviyor, sen de sev” der. Cebrail de o kulu sever ve gök ehline nida ederek, "şu kulu Allah seviyor, siz de sevin” der. Artık o kulu gök ehli sever ve yeryüzünde sevgisi yayılır, herkes onu sever. Allah bir kulunu sevmeyince, Cebrail'e der, "şu kulu sevmiyorum, sen de sevme”. Cebrail de onu sevmez de yer ve gök ehline seslenir; "filan kulu Allah sevmiyor siz de sevmeyin”. O kulu artık yer ve gök ehli sevmez olur, herkes nefret eder.” (Buhari- Müslim. Riyazussalihin, cilt, 1,s.370)

     Hadis-i şerifte ifade edildiği gibi, Allah bazı kullarını sever ve kullarına da sevdirir. Sevgi bir Allah vergisidir ve gönül işidir. Günümüzde bazı siyasetçileri Allah sevmiş ki kullarına da sevdirmiştir, bazılarına da aynı sevgi nasip olmamıştır, aksine insanların içinde onlara karşı bir nefret oluşmuştur.

     Bazı siyasetçiler var ki, vefasızlıkları, egoları, nefisleri, sadakatsizlikleri onları sevimsiz kılmıştır. Dün başlarda taşınanlar bugün ayak altındadır. O halde bu yolun hakkını vermeyenler bu yolda oturmasın, yeni yola çıkacaklara da engel olmasın.


Yazarın Diğer Yazıları