Bir İnsan Olarak Abdülhamit -2-

Efendim Sultan II. Abdülhamit'in insani yönlerini anlatmaya devam ediyoruz. Sultan Abdülhamit tam bir kahve ve sigara tiryakisiydi. Günlük çalışma saatlerinde hiç durmadan sigara ve kahve içerdi. Kahvesini her seferinde temiz 2 fincanda içerdi. Sultan'ın sigara içmesi sizi şaşırtmış olabilir. Lakin o dönemlerde sigaranın zararları bugünkü gibi bilinmediği için sigaraya masum gözüyle bakılıyordu.

Sultan Hamit'in çiçek, hayvan ama özellikle kuş, resim, çilek yetiştirme, atıcılık, doğa sporları, binicilik, silah hobisi gibi meraklı olduğu bir diğer uğraşısı da fotoğrafçılıktır. Kendi fotoğrafının çekilmesini istemez ama her yerin ve herkesin fotoğrafının çekilmesini isterdi. Devletin her yerindeki imar faaliyetlerini fotoğraflarla takip eder, şehirlerin önemli kişilerini fotoğraflardan tanımaya çalışırdı. Bu merakı sayesinde Türk kültürüne tam tamına 35 bin fotoğraflık dev bir hazine bırakmıştır.

Sultan tiyatro aşığı ve opera severdi. O Batılı gibi yaşayan bir doğuluydu. Bunların yanında en çok sevdiği uğraşılardan biri de kitaplardı. Sultan Abdülhamit'in kitaplarla olan ilişkisi bibliyofili (kitapseverlik) ile bibliyomani (kitap deliliği) arasında bir yerlerdedir. Yurt dışında çıkan kitapları hemen tercüme ettirir sonrasında ya okur ya okuturdu. Yatmadan önce kitap okutur, uykusu gelince "Kafi” diyerek okumayı bitirtirdi. En çok sevdiği kitaplar romanlar, romanlardan ise polisiye olanlar, onlar arasında da en gözdesi "Sherlock Holmes”tu. Yazarı Sir Conan Doyle'u Mecidiye nişanı ile taltif edecek kadar severdi. "Sefiller”in yazarı Victor Hugo öldüğünde ailesine taziye telgrafı çekmiş, meşhur roman ve film "Ben Hur”un yazarı Amerikalı Lew Wallace ile dost olmuştu. Bu kitap hastalığı hakkında Selanik'te sürgünde iken özel doktoru Atıf Hüseyin Bey'e ilginç bir anekdot anlatır. Sultan bir gün okuduğu bir polisiye romanda canilerin başparmağının işaret parmağının orta boğumundan uzun olduğunu okur. Sultan'ı bir merak alır. Ve hapishanede ne kadar anasını bacısını kesmiş cani varsa hepsinin ellerinin fotoğraflarının çekilmesini emreder. Fotoğraflar gelir. Hepsini tek tek inceler. Romanda geçen bilgi doğrudur. Bu bilgi doğru mudur bilinmez ancak Atıf Hüseyin Bey'in anılarında böyle ilginç bir olay geçmektedir.

Sultan Hamit'in bir diğer özelliği de farelerden korkmasıdır. Genç bir şehzade iken sarayda bir fare kalfanın birine saldırıyor. Farenin bir kadına hiç korkmadan saldırmasına şahit olan şehzade ömrü boyunca farelerden haz etmemeye hatta korkmaya başlıyor.

Sultan'ın ömrünün sonuna kadar hiç şaşmamacasına uyguladığı bir alışkanlığı da her gün soğuk su ile duş almaktır. Bu alışkanlığın bir nedeni vardır. Abdülhamit, şehzadelik yıllarında bir gün Beşiktaş'ta arabası ile ilerlerken araba devrilir ve Şehzade başını taşa vurur. Şehzade'ye orada bulunan Beşiktaş eczanesinin Hristiyan doktoru müdahale eder. Şehzade 50-60 gün yataktan kalmaz. Sonrasında da aylarca başı uğuldar halde gezer. O ilk müdahaleyi yapan doktor her gün soğuk su ile duş tavsiye eder ve söylediği gibi her gün şehzadeyi alıp denize yıkanmaya götürür. Bu, Abdülhamit'te öylesine bir alışkanlık yapar ki ömrünün son gününe kadar her gün soğuk su ile duş alır. Yaşlandığında bunu ılığa çevirir. Ömrünün son günü olan 10 Şubat 1918 günü her gün yaptığı üzere duşunu alıyor ve âdeti olduğu üzere sütlü maden suyunu içiyor. Eşi, sırtının pek bir terlediğini gördüğünde ona "Kadınefendi bu ecel teridir!” diyor. İşte o günün sonunda Sultan II. Abdülhamit Han Hazretleri kalp yetmezliği ve akciğer kanamasından 76 yaşında bu dünyanın tüm dertlerinden nihayet özgürlüğe kavuşmuş oluyordu. Onun öldüğü yıl olan 1918'de Osmanlı'nın da Mondros'u imzalayarak ölmesi bir ilginç tevafuk örneğidir.

Sultan II. Abdülhamit Han hiç şüphesiz ki 4 bin yıllık Türk tarihinin en tartışmalı hükümdarıdır. Ancak onun en büyük suçu dünyaya 50 yıl geç gelmesiydi. Şayet çok değil Osmanlı'nın borca batmadığı ve hala gücünün bulunduğu 50 yıl önce gelmiş olsaydı Osmanlı için çok şey değişebilirdi. Sultan Abdülhamit son derece merhametli, hobisi çok, büyük merhamet sahibi, ileri görüşlü, tasarruflu bir sultandı. Osmanlı tarihçisi Heath Lowry'nin ifadesiyle "Fatih'ten sonraki en iyi, en büyük padişahlardan biri.”. Allah rahmet eylesin. Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları