Allah (CC) İlim Ve Gerçek Birdir

     Yüksek okulda “ İslam Tarihi “ dersimize Gönül  Hanım gelirdi.
     Hz.Hasan (R.A) “çok  içtiği için ayyaş, çok kadın alıp boşadığı için boşayıcı lakabıyla anılırdı”  deyince;
     “Din, O’nun cennetle müjdelendiğini söylüyor. Hangisi doğru?” itirazıma “o dini, bu ilmi gerçek” demez mi?
     Elimdeki kalemi göstererek  “Hocam felsefede  gerçek tektir kuralı var. Bu; ya kalemdir ya değildir. Dine göre kalem, ilme göre başka bir şey olamaz” söylemime  cevap bulamamış, “yazdırdığımı isterim” diyebilmişti.
     Geçen bir açık oturumda  Prof. Dr. Bayraktar Bayraklı “ ilmin tekliği” ni özetle şöyle izah etti:
     “Ayet” denince sadece  Kur’an ayetlerini  anlıyoruz. Halbuki üç tür ayet vardır.1-Kur’an ayetleri,
     2-Kevni ayetler ( kainat, ay, güneş, dünya, canlı-cansız varlıklar,işleyiş kanunları vs.)
     3-Kur’an’ın yol gösterdiği, emrine her tür nimetin verildiği halife, eşref-i  mahlukat olan İnsan.
     İlahiyat ilmi Kur’an ayetlerini anlama, yorumlama- tefsir –ve doğru sonuçlar çıkarma ile uğraşır.
     Atom, uzay, zooloji  v.b. ilimlerinin konusu  ay, güneş, dünya, canlı-cansız tüm kainat yani kevni ayetlerdir.    
     Tıp, sosyoloji, psikoloji vb. ilimler de insanı konu edinir.
     Tüm ilimler yoktan bir şey ortaya koymaz. Yaratılmışları inceler. Onlara  hakim olan kanunları bulmaya ve yorumlamaya  çalışır. Sonuçları  insanın hizmetine sunar.
     Yani İlahiyatçının yaptığı ile atom mühendisinin yaptığı aynı tür bir faaliyettir. İlim ve gerçek tektir.”
     Bayraktar hoca ne kadar haklı !
     İlim dine, din ilme aykırı olamaz. Eğer ilim dine aykırı ise ilim değil, din ilme aykırı ise din değildir.
     “ Dini gerçek, ilmi gerçek” veya “dini ilim, müsbet ilim” ayrımı Batı plüralizmidir.
     Plüralizmin de, dinimizin birlik –vahdet- anlayışının da;  sosyal, siyasi,  dini hayatımıza etkileri  vardır.    
     Vahdet  anlayışında dinin emirleri tüm yaşantımızı düzenler.
     Ama plüralizme göre kilisede ibadet başka dine aykırı davranmak başkadır. Din ve dünya işleri ayrı şeylerdir.    
     Bu anlayışı bize de bulaştırdılar. “İbadet de kabahat de yerinde yapılır.”, “Burası cami mi kardeşim ?” , “Bazen Allah , bazen de  yallah demeli ” , “şeytanın bol  olsun”  söylemleri din ve hayatı ayırmanın ürünüdür.
     Din ve devlet işleri ayrımı -Laiklik– “Allah gök tanrıdır. O yerinde durmalıdır. İnanç ve ibadet serbesttir. Ama  din, dünya işlerine karışmamalıdır.” (!) anlayışından beslenir.
     Bilerek veya bilmeyerek bizde de plüralizmin etkisiyle din ve dünya işleri ayrıma tabi tutulmuştur.         
     “Gafil, dünyaya daldı.” diye tenkit ederiz. “Dünyadan el-etek çekti.” tabirini dindarlık ölçütü diye kullanırız.
     Halbuki; hayat ana rahmine düşmekle başlayan, hedefi cennet olan bir yolculuktur. Ölüm bile bu yolculukta bir istasyondur. “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahret için çalışmak “ ve “dünya ahretin tarlasıdır” ilkeleri  dünya ile ahiretin bir sebep sonuç ilişkisi ile bağlı ve ayrılmaz bir bütün olduğunu ne güzel anlatır.

     Müslümanın ailesine, yakınlarına ve insanlara güzel davranması, hem dünyevi bir ilişki, hem de sevaptır.  Sadaka ve  zekat hem kaynaşmayı ve sosyal adaleti sağlar, hem de ahirete yatırımdır. Helal rızık kazanmak, dürüstlük, kul hukukuna riayet hem dünyevi bir itibar sağlar, hem de cennete giden yoldur.              

     Örnekler çoğaltılabilir.
     Gerçek birdir. İlim birdir. Amel ve inanca hakim olması gereken tekliktir. Bunları ayırmak dini dışlamaktır.    
     Allah (CC) birdir. Yarattıklarının birliği de Yüce Yaratıcının birliğindendir. Selam ve dua ile…


Yazarın Diğer Yazıları