Bir Cumhurbaşkanı İstiyorum

 

 

 

Çankaya, namı diğer Cumhurbaşkanlığı Köşkü.

Siyaset literatüründe 864 rakımlı tepe diye de anılır Çankaya. Kimler geldi, kimler geçti buradan.

Özal’a kadar Cumhurbaşkanları ya postallıydı, ya da postallıların ihtilal hediyesi idi.

Bir zamanlar, Cumhurbaşkanlığının yolu Genelkurmay Başkanı olmaktan geçer hale gelmişti.

 Dün dündür, bugün bugündür” diyen zat postallı değildi. Sivildi. Ama postallılardan pek korkar,  asker ne zaman tapırdasa şapkasını alıp giderdi. Köşk, otuz küsur sene ezan, bayrak ve din sömürüsü ile milletten oy alan, , sonra başkalarına akıl hocalığı yapan, “başörtülüler Arabistan’a gitsin” diyen  laf ebelerini de gördü. 

Anayasa fırlatan, ekonomik krize neden olan, DHKP’lileri affeden, başörtü düşmanı ve dine mesafeli,  resepsiyon ve protokol memurları da geldi geçti bu tepeden.    

Cumhurbaşkanlarının  çoğu beyaz Türk idi. Sanki halka tepeden bakmak için çıktılar tepeye.

İlginçtir, yeni ölçümde Çankaya’nın rakımı 1.071 m. bulunmuş. Yani Malazgirt zaferinin kazanıldığı yıl.

Tesadüfler bile sanki bu makamın tarihi sorumluluğunu hatırlatıyor.

Bir Cumhurbaşkanı istiyorum, Cumhur olan, halk olan, halktan olan, cumhurun başkanı olan.

 Büyük bir medeniyetin temsilcisi olduğunun, Osman Gazi’nin, Fatih’in Yavuz’un makamında  oturduğunun farkında olan, farkında olmayan dünyaya bunu fark ettiren.

Ezilen Müslümanların hamisi olan, dünyada olup biteni seyretmeyen, hatta ona yön veren.

Anadolu’nun kapılarını açan Alpaslan’ın inancı ve yürekliliği ile Ülkemizi yöneten. Milletimizi dünyada itibarlı hale getirmek için öne atılan, Romen Diyojen’in torunlarının güdümünde olmayan,

 “ Camiyi yık, ama adaleti yıkma” diyenlerin “İlim Çin’de de olsa arayın” emrine uyan, ilim ve teknolojiyi milletin emrine  sunmayı amaçlayan.

Toplumu barış, kardeşlik ve sevgiyle kucaklayan, ana kucağı gibi sımsıcak, baba gibi koruyucu.

Ne güzel deyivermiş atam Şeyh Edebalı Osman Gazi’ye…Müstakbel Cumhurbaşkanına da hatırlatalım:

“Ey Oğul! Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana...Güceniklik bize; gönül almak sana..Suçlamak bize; katlanmak sana..Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana..Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana.. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana... Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana.. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, ..sana..

Oğul! Güçlü, kuvvetli, akıllı ve kelamlısın. Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgarlarında savrulur gidersin.. Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder. Bunun için daima sabırlı, sebatkar ve iradene sahip olasın!.. Sabır çok önemlidir. Bir Bey sabretmesini bilmelidir. Vaktinden önce çiçek açmaz. Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır. Bilgisiz kılıç da tıpkı ham armut gibidir. Milletin, kendi irfanın içinde yaşasın. Ona sırt çevirme. Her zaman duy varlığını. Toplumu yöneten de, diri tutan da bu irfandır.

Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördün, söyleme; bildin deme! Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir. Haklı olduğun mücadele den korkma! Bilesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli (korkusuz, pervasız, kahraman, gözüpek) derler.En büyük zafer nefsini tanımaktır. Düşman, insanın kendisidir. Dost ise, nefsi tanıyanın kendisidir. İnsan bir kere oturdu mu, yerinden kolay kolay kalkmaz, kıpırda mayınca uyuşur. Uyuşunca laflamaya başlar. Laf dedikoduya döner. Dedikodu başlayınca da gayri iflah etmez. Dost, düşman olur; düşman, canavar kesilir!..Sevgi davanın esası olmalıdır.Bağırarak sevilmez!..Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez. Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın. Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın...”

Başka söze ne hacet…?


Yazarın Diğer Yazıları