Fethi Anlamak Ve Çağdaşlaşma İhtiyacı

 

 

                       İstanbul'un fethinin 561. yıldönümünü milletçe gururla kutladık.

Tarihin dilini anlayan ve ondan ders çıkarabilen milletler başarılı olmuşlar, aksi halde tarih mezarlığında yerlerini almışlardır.

Fetih sadece bir şehrin alınması değil, günümüze ışık tutacak ana fikirler çıkartılacak bir değişimdir.                   

 İstanbul surları önünde  bir teknoloji mücadelesi verilmiştir.

Bir yanda ortaçağın modası geçmiş silahlarına sahip Bizans, öte yanda çağın en gelişmiş

teknolojisine sahip Osmanlı. 

İstanbul surları önündeki mücadele insana ve insanlığa bakış mücadelesidir.        

Bir yanda farklı mezhepteki dindaşlarını hoşgörmeyen, şiddetle cezalandıran kokuşmuş Bizans.

Öte yanda  düşmanlarına “İstanbulda kardinal külahı görmektense Osmanlı sarığı görmeyi tercih ederiz” demelerini sağlayan adalete sahip Osmanlı.

İstanbul fethedilince Bizans halkına dininin düsturuyla “hekes dininde ibadetinde, ticaretinde serbesttir. Mallarınınz ve canlarınız korumamız altındadır” diyebilme “yaratılanı yaratan dan ötürü sevebilme”  hoşgörüsüne sahip yirmibir yaşında çağ açıp çağ kapatan bir komutan

Bir yanda menfaat, iktidar ve ikbal mücadelesiyle koca Bizans  imparatorluğunu Konstantin şehri surlarına sıkıştıran kokuşmuş bir anlayış..  

Diğer yanda “Allahın ismini yüceltme sevdalısı” yüce bir düşünce.Bu uğurda can vermeyi şehitlik şerbeti içme , en yüce ve şerefli makama erişme sayan Ulubatlı Hasan'lar...

Bir maldan sonra ikincisini isteyen müşteriye “ben siftah ettim,onu da komşumdan al ”diyen, Fatih'e de “halkım böyle oldukça değil İstanbul'u, dünyayı fethederim” dedirten kaliteli bir toplum.

Günümüzde de - topla tüfekle değil., ama teknoloji, medya ve internetle- aynı mücedele sürüyor.

 Ne yazık ki; rakip toplumlara  teknolojik üsünlük  kurabilmiş değiliz. Kıbrıs harekatında Amerika ambargo uygulayınca uçaklarımız, lastikleri olmadığı için hangarlarda uyuyakaldı. Otomobil, bilgisayar, tıbbi cihazlar ve daha nicelerinin ithali ile dışa bağımlı hale geldi.

“Camiyi yık ama adaleti yıkma” diyebilecek, yahudi karşısında Fatih'i sanık olarak yargılayabilecek  adaleti ve hukukun üstünlüğü anlayışını hakim kılmak yerine “mahkemede dayı bulmak” peşindeyiz.

 Toplum erdemlerini ve hoşgörü duygularını yitirmiş, biri diğerini ötekileştirmiş. Eskilerin deyişiyle “hem hal olmak” yenilerin “ empati duymak ” kavramları siyaseten ağızlara pelesenk edilen, ama dilden kalbe inmeyen yaldızlı laflar olarak konuşmalarımızda yerini almış.

En iyi yaptığımız şey; anma, yıldönümü törenleri yapma ve nutuk atma.

Anneler gününde çiçek verince görevini yapmış sayıp gelecek yıla kadar anneyi hatırlamamak, birkaç tören ve nutukla özürlülere karşı yükümlülüklerini yerine getirmiş saymak ve daha niceleri samimi bir anlayışla hareket etmediğimizin göstergesi değil mi?

Fatih'ten ve fetihten gerekli çıkarımı yapıp, teknolojik üsünlük, adalet ve hoşgörü sağlamadan neyin törenini yapıyoruz? Törenlerle hamaset duygularımızı körleyip vicdanlarımızı mı rahatlatıyoruz yoksa?               

Tarihte ve günümüzde çalışmayan, üretmeyen, hoşgörüsüz toplumlar geri kalmışlardır.

 Fatih'ten ve fethin dinamiklerinden ders alarak Milletimizin, milletler ailesinde hakettiği yere ulaşması  temennisiyle...

 


Yazarın Diğer Yazıları