Gönül kapısının anahtarı, Rahmete Açılan Bir Sefer Tövbe
Ekonomide Yüksek Teknoloji Ürün Üretimine Yönelik Zihinsel Dönüşümü Tamamlamakta Geç mi Kalıyoruz?
BİR KİTAP FUARININ ARDINDAN
Değişen Gerçeklik Algoritması
SADREDDİN KONEVİ’NİN EVRENSEL MESAJLARI
Münafıklık kötü müdür?
KALKINMA YOLU, PKK’NIN SONU
Meğer kuzuyu kurda emanet etmişiz…!
İSLÂM DİNİNDE ZORLAMA VAR MI, YOK MU?
KALİTE
Dinin Geleceği
TÜRKİYE’NİN KRİPTO KİMLİKLİ BEYAZ TÜRKLERİ
Bambaşka bir Konya geliyor
Bırakmanın İnceliği
Milletin ekmeği ile oynamayın! Konya’da ekmek neden zamlandı?
Konyaspor’da Düşüş Alarmı, Sorunlar Derinleşiyor..
Samimiyet Zedeleyici Mağlubiyet
Musluktan Akan Yalanlar, Akmayan Sular
TRAFİK SORUNUN ÇÖZÜMÜ İŞTE BURADA!
Efsanelerin Yemişi
Rakamlarla Otomobil Piyasası
Zaman akar, insanlar geçer, izler kalır. Kalan izlerin yine kıymeti bilinmez. Ama ne hazindir ki; bu coğrafyada iz bırakanlara, ancak gittikten sonra kıymet verilir. Bıraktıkları izleri yine görmezden gelinir. Onlar yaşarken göz ardı edilir, incitilir, yadırganır. Ama bir gün vefat haberi gelir, ardından kıymet bilme yarışları başlar.
Fotoğraflar paylaşılır, hatıralar anlatılır, dualar edilir, methiyeler düzülür. Lâkin hepsi, çok geç kalmış bir vefanın kırıntısıdır sadece.
Akşehirli Ahmet Efendi.
Kalbi Kur'an'la dolu bir Hakk eri. Nice gönlü irşad etmiş, nice gençliğe ışık olmuş bir ömür.
Ama onu gerçekten tanıyanlar, onun ilmiyle yaşarken dirilenler ne kadardı?
Hacı Veyszâde Mustafa Efendi.
Konya'nın manevi sütunlarından biri. Sadece ders veren değil, hâliyle terbiye eden bir Allah dostu. Zamanında söyledikleriyle alay edenler, vefatından sonra ismini altın harflerle yazmaya çalıştı. Ama onun suskunluğu, bizim geç gelen övgümüzden daha çok konuşuyordu.
Ladikli Ahmed Hüdai Ağa.
Gönül pınarlarından biri. Uçsuz bucaksız tevekkülüyle, kalplere sabrı öğretmiş bir mümin. Bugün onun kerameti anlatılıyor, ama bir zamanlar onun sadeliğiyle alay ediliyordu.
Hâfız Hüseyin Varol Hoca.
Kur'an'a ömrünü vakfetmiş, son nefesine kadar nice talebe ve kuran muallimi yetiştirmiş, son muellimlerden. Onun dizi dibinde yetişen nice âlim, nice kâmil insan var. Onlar H. Hüseyin Hocamızın bize bıraktığı emanetleri. Bırakın onlara sahip çıkmayı tanıyor muyuz. Tanınanlara sahip çıkma yerine elif bilmezleri onların önüne geçiriyoruz. Onları geri plana atıyoruz.
Ama ne acıdır ki o yaşarken sesini duymayanlar, vefatından sonra sesiyle videolar paylaşıyor.
Aynı tuzağa bir kez daha düşüyoruz. Bu büyük zatların, arkalarında bir emanet bıraktığını fark edemiyoruz:
Yetiştirdikleri talebeler, izlerini süren halefler onları geri plana attığımız için aramızda kaybolup gidiyor.
Bugün aramızda yaşayan bazı zatlar var ki,
Ahmet Efendi'nin rahle arkadaşı. Hacı Veyszâde'nin dizinin dibinde büyümüş. Ladikli Ahmed ağanın sohbetinden geçmiş. H. Hüseyin Varol Hocanın duasına mazhar olmuş.
Ama biz ne yapıyoruz?
Onlara değil sahip çıkmak, daha onları tanımadan düşmanlık ediyoruz.
Biraz konuştu mu, biraz ileri gitti mi:
"Kim bu? Yahu biz ondan daha iyiyiz diyoruz. "Nerden çıktı bu?”
Sanki geçmişle bağı yokmuş gibi.
Halbuki bilsek.
O zatlar öyle yetiştirdi ki talebelerini;
Edepten ses etmezler,
Sadakatten kendilerini gizlerler,
Duruştan taviz vermezler, eğilmezler ama kendilerini asla pazarlamazlar.
Ve biz. Görmeyince, duyulmayınca yok sayıyoruz.
En kötüsü ne biliyor musunuz?
Onların talebelerini desteklemek şöyle dursun,
Bizzat onların önüne taş koyuyoruz.
Onlar konuşunca rahatsız oluyoruz.
Onlar öne çıkınca, "niye bu kadar ilgi görüyor?" diye içimiz daralıyor.
Haset, kıskançlık, cehalet.
Hepsi birden birikiyor, sonra da o güzelim çınarlara yöneliyor:
Elif bilmezler hoca oluyor "Hoca da hoca mı yani?”
"Böyle alim mi olur?”
"Biz de okuduk.”
"Biz de biliyoruz.”
Hayır!
Sen ne okuduysan, o adamlar kitap oldu, senin okuduğunu yaşadı.
Sen bilgi kırıntısı taşıdın, onlar hikmetle yoğruldu.
Bu uyarıyı yapalım, çünkü yine geç kalacağız.
Bugün aramızda olan nice kıymetli zatlar var.
Konuşsalar rahatsız oluyoruz,
Sussalar değerlerini anlamıyoruz,
Ölünce baş tacı yapıyoruz.
Bu ne garip vefasızlık!
Bu ne acı tembellik!
Yaşarken yok say, öldükten sonra yücelt!
Gel kardeşim, bu sefer geç kalma…
Bir mürşide, bir âlime, bir talebeye…
Bir hizmet ehline, bir hikmet ehline…
Yaşarken kıymet ver.
Bir gün onları da mezar taşlarında methiye okuyarak değil,
Hayattayken arkalarında saf tutarak an.
Çünkü her çağın bir emaneti vardır.
Bizim çağımıza düşen o emanet;
Bugünün yaşayan kutlu talebeleridir.
Onlara kıymet vermek,
Geçmişte unuttuklarımızın telafisidir.
Ve geleceğe bırakacağımız vefalı bir mirastır.
Gönül kapısının anahtarı, Rahmete Açılan Bir Sefer Tövbe
Akran Zorbalığı Merhametin Kaybı ve Din Eğitiminin Kurtarıcı Gücü
1 Ekim 1949 Unutulmuşların Çığlığı Doğu Türkistan 76 Yıldır Zulüm altında
Köklerden Kopuş Kültürel yozlaşma
ASELSAN’a Tarihî Bir Çağrı Milli Akıllı Yapay Zeka İşletim Sistemli Telefon Zamanı Haydi vira Bismillah
HÂLLERDEN HÜKÜMLERE BİR YANILGIYI ANLATMAK
Güçlü Aile, Güçlü Toplum. Aileyi yaşat ki toplum yaşasın.
Ahlat Otağı’ndan Malazgirt’e, Gazze’den Doğu Türkistan’a Bir İbret Yolculuğu Ahlat Otağı Fethin Anahtarı.
Teknolojinin Bizden Aldıkları
HZ. Peygamberimizin İletişim Modeli Ve Teknoloji Bağımlılığından Nebevi Kurtuluş