Cimri ve Ukala Ağa 

Gelin bu mübarek Ramazan ayında biraz gülümseyelim.

 

Kendisince ağa geçinen bir ukala adam, merkebine binmiş "şöyle bir köy kasaba dolaşıp biraz hava alayım, hatta biraz da köylülere hava atayım” deyip yola koyulmuş.

Giderken yeni çıkmış olan turfanda bir de karpuz almış. Kırsalda bir yere oturmuş aklından şöyle bir fikir geçirmiş: 

"Şu karpuzu bu yol kenarında kesip yiyeyim, buradan geçenler zengin ağanın biri burada karpuz kesip yemiş desinler...”

Karpuzu kesip yemiş. İstirahat ederken cimri ağa "Yahu şu karpuzun kabuklarını da yiyeyim! Bu ağanın eşeği de varmış desinler” deyip kabuklarını da yemiş. 

İstirahati uzun sürmüş sanırım, aklına yeni bir cimrilik gelmiş. "Yahu şu kestiğim karpuzun çekirdeklerini de yiyeyim gelip geçenler bu ağanın tavukları da varmış desinler” deyip çekirdeklerini de yemiş.

Artık ağanın burada bir karpuz kesip yediğine dair bir işaret kalmamış. Ancak ağanın da yorgunluğu iyice bastırmış bir incir ağacının dibinde derin bir uykuya varmış. 

Uyandığında bakmış ki eşeği kayıplara karışmış, telaşla başlamış eşeğini aramaya. Sağa sola koşarken bir çiftçiye rastlamış. Bizim ukala ağa, çiftçiye eşeğini soracak ya, ona şöyle değişik ağızla biraz caka yapmaya karar vermiş olacak, ağzını yana doğru eğerek "Yahu arkadaş ben şurada ayakta duran ulu enacir ağacının dibinde uyku kebirindeyken bizim koca kayduri (eşek) firari karar eylemiş. Acep ola, görmüşlüğünüz var mıdır?” 

Söylenenlerden hiç bir şey anlamayan bizim saf ama akıllı köylü, ukala adama doğru eliyle tuttuğu kulağını eğerek "Ne deyyon sen laa?” diye sormuş. Adam evvel söylediği sözleri tekrarlamış. Köylü adamın tarlasına sahip olmak istediği şeklinde yorumlamış, bu acayip konuşmayı ve şu cevabı vermiş: "Ulan be yabancı köftehor adam, sen ne tarlasından bahsediyorsun. Bu tarlayı yetmiş sene dedem sürüp ekmiş, elli sene babam sürüp ekmiş, otuz senedir de ben sürüp ekiyorum. Peki, bu tarla nerden senin oluyor?” diyerek elindeki övendire ile başlamış adamı dövmeye. 

Ukalalığın sonunda pabucun pahalı olduğunu anlayan adam yalvararak "Yok arkadaş, sen beni yanlış anladın tarlan filan senin olsun. Ben şuradaki büyük incir ağacının dibinde uyuya kalmışım. Benim bir eşeğim vardı kaybolmuş ben uyurken. Çok aradım bulamadım. Acaba benim eşeği gördün mü, diye soruyordum” deyince çiftçi, "Ha arkadaş şöyle doğru dürüst Türkçe konuşsana bana engilli üngüllü enaciri menaciri demeye ne gerek vardı be sersem adam. Senin eşeğin benim heybeden tohum yapacağım buğdayımı yiyordu yakaladım hapsettim verirsin 10 lira cezayı salayım eşeğini” der. Adam çaresiz denilen cezayı köylüye öder hem ukalalığın cezasını hem de görgüsüzlüğün belasın çeker. 10 lirayı verip kendinden daha akıllı insanlar olduğunu kabul edip evine döner. 


Yazarın Diğer Yazıları