DOLAR
41,47
EURO
48,57
STERLİN
56,30
GRAM
4.923,61
ÇEYREK
8.082,10
YARIM ALTIN
16.156,75
CUMHURİYET ALTINI
32.156,72

BABAM

 

 

Baba deyince, akan sular durur. Babasızlığın ne olduğunu ben iyi bilirim. Hele yaşınız küçükse, bu duygu iyice hüzne bürünür. Zira baban yok, dayanacağın, nazlanacağın, dert anlatacağın dayanağın yok!

Eylül ayıydı. Temmuz'da annemi kaybetmenin hüznü bitmeden sekiz Eylül'de de babamı kaybettim. Artık kanatsız bir kuş gibiydim. Çünkü teselli kaynaklarım, bize kol kanat geren sığınaklarım yoktu artık.

Babam çok kahır çekti. Sırtında heybesi ile: köylere, kasabalara, illere gitti. Çocuklarına nafaka temini için. Günlerce, aylarca gelemediği olurdu. Uzun aradan sonra gelince sanki evimizde bayram havası eserdi. Babam da ailesine, yuvasına kavuşmanın hazzını yaşardı.

Köyde ona; "Nasreddin” derler, Konya'da "Hoca” diye seslenirlerdi. Gittiği yere ya binitli ya da yaya giderdi, imkânı olsa aya giderdi.

Annemi kaybettikten sonra ne neşesi kaldı, ne de huzuru. Gece gündüz ağlar, ah ederdi. Annemin ölümüne vah ederdi.          

Bahçeli bir ev almış, evin parasından ödenmeyen birazı kalmıştı. Herkese el açmazdı, namerde boyun eğmezdi. Aklına ilk olarak kardeşinden istemek geldi. Ama kardeşinden olumlu bir cevap alamadığı gibi, küçük düşürücü kelamla, yani dikenli bir dille karşılaştı. Hiç beklemiyordu kardeşinin böyle davranacağını. Bu, onu çok yıktı.   

Hayat böyle bir şey!

Aradan 62 sene geçti. Hala özlüyorum. 55 yaşında iken 8 Eylül 1963 tarihinde Hakka yürüdü, dünya sürgününü bitirdi.

Yaş, kaç olursa olsun her zaman anne, baba aranıyor. Yaşım 76, torun sahibiyim. Fakat onların yeri ayrı.

Babam, mekanın cennet olsun. Neye üzülüyorum biliyor musun? Sana ekmeğimi yediremedim. Annemi ve seni evimde barındıramadım!

Ne diyeyim takdir böyleymiş.

 

         Babam

 

Temmuz'un birinde Bükçe köyünde

Bir Yörük doğdu Türkmen soyunda

Naralar yükseldi bütün boyunda

Neşelere boğdu sevgili Babam!

 

El avuç açmadı namert ellere

Heybesi sırtında düştü yollara;

Köye, kasabaya bütün illere

Gönüllere değdi sevgili Babam!

 

Dürüstçe kazandı, temiz yedirdi

Alnını terletip ömür bitirdi

Hiç hatır kırmadı, sevap götürdü

Muhabbetler yığdı sevgili Babam!

 

Sekiz Eylül günü hazan getirdi

Yaşım on beş iken hüzne yatırdı

Kalbi kan ağlattı, yasa batırdı

Mezarına sığdı, sevgili Babam!

 

 

 

 

Bana Sor

Bin dokuz yüz altmış üç, dert boyum aştı,
Mevsim yaz, velakin yüreğim kıştı.
Annemin ölümüyle feleğim şaştı,
Öksüzlük derdini bir de bana sor.

İkisinin arası, çok kısa, üç aylık zaman,
Bir anda yok oluş, halim pek yaman,
Dört kardeş döküldük, aman ki ne aman!
Karanlık dünyayı gel de bana sor.

Yaşım o zaman on beşti, çocuktum belki,
Çocukluk hayalime darbe vuruldu, bu ilki,
En acı, unutulmaz, derin yaraydı bu yılki,
Hayatın acısını bir de bana sor.

Anasız yavrular, yolumuzdan geçmez oldular,
Anasız- babasız kuşlar uçmaz oldular,
Merhumun diktiği çiçekler açmaz oldular,
Boynu bükük kalmayı bir de bana sor.


Babam da erkenden gitti dünyadan,
Bir şey kalmadı, hayallerden rüyadan,
Hala unutmadım onları özlüyorum buradan,
Baba özlemini bir de bana sor.  


Yazarın Diğer Yazıları