Ölüm

Bu başlığı gören bazı kardeşlerimizin; “Hocam, nereden buldun bu başlığı? Moralimizi neden bozuyorsun?” diyeceklerini duyar gibiyim. Bizler yazmasak da, söylemesek de her gün ölenleri görmüyor muyuz? En yakınlarımızı, annemizi, babamızı, eşimizi, çocuğumuzu, akrabalarımızı, dostlarımızı, sevdiklerimizi… birer birer o aleme göndermiyor muyuz? Doğan her canlının ölüme aday olduğunu bilmemiz gerekir! Ölümden korkmak, ölümden söz etmemek, hayatın gerçeklerinden kaçmak demektir. Ekmek su kadar, ölüm de bir realitedir. Nasıl nefes almaya, nasıl gıdalanmaya ihtiyacımız varsa ölüme de ihtiyacımız var!
Kur’anın Ölüme Bakışı
Ölüm Arapça’da; mevt, vefat, helak gibi anlamlara gelmektedir. Ölüm; hayatın karşıtı olup; sözlükte; hayatın sona ermesi anlamındadır. Genellikle ruhun bedenden ayrılması saretiyle kişinin maddi hayat kaynağını yitirmesi şeklinde tanımlanır.
“Her canlı ölümü tadacaktır. Ve ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim, cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa, o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Bu dünya hayatı ise aldatma metaından başka bir şey değildir.”
“Nerede olursanız olun ölüm size ulaşır. Sarp ve sağlam kalelerde olsanız bile!”
“Biz, senden önce de hiçbir beşere(canlıya) ebedilik vermedik. Şimdi sen ölürsen, sanki onlar ebedi mi kalacaklar?”
“Her canlı, ölümü tadar. Bir deneme olarak sizi hayırla da, şerle de imtihan ederiz. Ve siz, ancak bize döndürüleceksiniz.”
“(Resulüm) de ki: “Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmanın size asla faydası olmaz.(Eceliniz gelmemiş ise) o takdirde de, yaşatılacağınız süre çok değildir.”
“Muhakkak sen de öleceksin, onlar da ölecekler.”
“De ki: “Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, muhakkak sizi bulacaktır. Sonra da görüleni ve görülmeyeni bilen Allah’a döndürüleceksiniz de O size bütün yaptıklarınızı haber verecektir.”
Kur’an böyle diyor! Ya şairler? Onların ölüme bakışını görelim;

Uyan Artık Ey İnsan!
Uyan artık ey insan! Güvenme hiç yaşına,
Hüküm kesinleşince, îtirazlar boşuna.
Oyun bitmek üzere, uzatmaları dahil,
Yemin ediyorum ki; çok dakiktir Azrâil..

Hiç mi uyandırmıyor, seni bunca âfetler,
Bu şehvet yangınları, bu azgın cinayetler?
Hiç mi uyandırmıyor, boş kalan bu kucaklar,
Bu faiz depremleri, bu yıkılan ocaklar?

Hiç mi uyandırmıyor, bu mâbedler, ezanlar,
Teslim dilekçesini, secdelerde yazanlar?
Bu kâinat, bu denge, bu gökler, bu yıldızlar,
Saniyede üçyüz bin kilometrelik hızlar?

Onsekiz bin aç çocuk, can verirken bir günde;
Kaç onsekiz bin dolar, savrulur bir düğünde.
Nasıl taşır bir insan, bu nankörce utancı?
Hiç mi uyandırmıyor, seni bu kadar sancı?

Yetmiş trilyon hücre, bir insan bedeninde,
Ne kavga var, ne isyan, hiçbirinin geninde.
Kaç bin katrilyon atom, dönerken damla suda,
Sen, Kur’ân’a harb açmış, bekliyorsun pusuda.

Uyan artık ey insan! Sen bir ilâh değilsin;
O kibirli dik başın, secdelere eğilsin.
Aldanma.. Cübbelerin, parlak nakışlarına,
Alçak diktatörlerin, üstten bakışlarına.

Uyan artık ey insan! Gerçek düşmanı tanı;
Sana tuzaklar kuran, o lânetli şeytanı.
Sinsidir.. Dost görünür, seni vurur arkadan,
Binbir maskesi vardır, her boya, her markadan.

Uyan artık ey insan! Yetmez mi bunca zillet?
Kaderinde yazmıyor.. Bu kokuşma, bu illet.
Önyargılı infazlar, boğuyor vicdanını,
Bu “çağdaş” cehâletten, kurtar şu irfânını.

Sen ki; özünde şeref, fıtratında asâlet,
Ne sen sürün yerlerde, ne sürünsün adâlet.
Aç artık.. Çapaklanan, o gönül gözlerini;
Bak da gör, her zerrede kudretin izlerini.

Nankörlüğün yeri yok, gönül tahtında senin;
Allah’a şükrün için, yeterlidir bir cenin.
Bil ki, bütün melekler, senin ceddine hayran,
Sen olmasan.. Olmazdı, bu âlemler, bu devrân.

Uyan artık ey insan! Bak mesaj var Rabbinden;
Diyor ki: olmak için, o Cennetin ehlinden;
Önce mülkün sahibi, Mâlik’i bilmek gerek,
Sonra bütün putları, gönülden silmek gerek.

Uyan artık ey insan! Şakaya gelmez zaman,
Hiç kimseye verilmez, o son nefeste aman.
Bir sınav ki; önünde, seçenekler sanma çok;
Ya Kur’ân.. Ya da Hüsrân.. Üçüncüsü bil ki yok.
Ya Kur’ân.. Ya da Hüsrân.. Üçüncüsü bil ki yok.
(2008)

Cengiz Numanoğlu


Ölüm
Kapı kapı bu yolun her kapısı ölümse,
Her kapıda ağlayıp son kapıda gülümse!

Necip Fazıl Kısakürek

Ölüm.Ölüm...Ve.Ölüm! ....
Ölüm, ölüm varlığın son bulduğu son nokta,
Ölüm,ölüm yokluğun yok olduğu son nokta,

Ölüm, ateşli mızrak cehennemin kapısı,
Ölüm, iremli bahçe cennetin anahtarı,

Ölüm, dikenli yolda varlığın son bulması,
Ölüm, güller içinde yokluğun yok olması,

Ölüm, ruhun gitmesi ızdıraplar içine,
Ölüm, ruhun dönmesi mutluluga sevgiye,

Ölüm, dönülmeyen yol yolların son bulması,
Ölüm, başlangıç nokta varlığın başlaması,

Ölüm, ölüm hesabın sorulduğu dönemeç,
Ölüm, ölüm sualden ya hiç geçme ya da geç,

Ölüm, zebanilerin oltasına düşmektir,
Ölüm, zorlu yolların sıratından geçmektir,

Ölüm, bir karış ğüneş içine garkolmaktır,
Ölüm bahar havası sevinçten boğulmaktır,

ÖLÜM, ÖLÜM SEN DE ÖL, ÇÜNKÜ SENDE ÖLÜSÜN,
ÖLÜM, TUBA DALININ HİÇ BİTMEYEN GÜLÜSÜN,


Yazarın Diğer Yazıları