ZAVALLI OLAN KİM

Esmalardan yansıyan en güzel "Selâm” üzerimize olsun.

 

Üniversite sınavları için geri sayım bitmek üzere. Tüm ebeveynler evlatları için iyi bir gelecek istiyorlar. Temel beklentiler, öğrenimin ekonomik rahatlık sağlayan ve toplumda saygın görülen mesleklerde olması yönünde. Herkes doktor, avukat, mühendis olsa ne güzel olurdu değil mi? Aşağıda paylaştıklarıma benzer diyaloglar da yaşanmazdı.

 

- Filancanın oğlunu duydunuz mu, zavallıcık yazar olmuş, şiir kitabı çıkaracakmış şimdi de…

- Onun çocukluğunu bilirim,yazık efendi birisiydi. Duyunca ben de üzüldüm!

 

- Kardeşim takma kafana ya, su akar yatağını bulurmuş…

- Haklısın ama çok anlattım, "ressam olup aç mı kalacaksın” diye hep uyardım ya!

 

- Bizim komşunun kızı tiyatro bölümünde okuyacakmış…

- Evet duyduk, öyle mutaassıp bir aileye hiç yakışmadı. Kesin evde kalır o kız ayol!

 

Sizleri bilmiyorum ama bana çok tanıdık geliyor bu konuşmalar. Bir yanda baş döndürücü hızla ilerleyen teknoloji diğer yanda asırlar öncesine takılıp kalmış toplumsal algılar… Bakınız, dünya üzerinde söz sahibi ülkelerdeki sisteme; profesyonellik, branş uzmanlıkları ve kurumsallık bile saygı üzerine kurulu. Kimse kimseyi yaftalamıyor, yargılamıyor. Herkes kendi işine bakıyor.

 

Gelişmiş ülkeler ve sistemleri farklı pencerelerden eleştirilebilir. Elinizde alternatif bir seçenek varsa onu değerlendirirsiniz. Ancak hem insan hem toplum mühendisliğinde bu kadar ileri olmaları en temel üstünlükleridir. Çünkü işleyen her sistemin ana malzemesi insan kökenlidir. Bütün çalışma yapay zekâ şefliğindeki bir makine ordusunda gerçekleşse de durum aynıdır. Önce insan

 

İnsan, hayal kurabilir ve tasarlayabilir. Bunu en gelişmiş cihazlar bile yapamazlar!

İnsan, hissedebilir ve duygusal bağ kurabilir. Buna hiçbir teknoloji erişemez!

 

Peki, insanlar arasında hayallere en aşina olan kimdir? Duygularımızın en başarılı ifadesini kimler gerçekleştirebilir? Şu an yaşadığımız "modern hayat” birilerinin uçuk hayalleri değil midir? Hepsi için ortak ana paydanın "sanat” olduğu tartışmasızdır. Bu nedenle yozlaşan kültürler sanata hor gözle bakarlar. Paralarının efendisi olanlar gerçek efendilerini tanımazlar. Sistem hızla geriye sarar ve konservatif (koruyucu) yobazlık alır başını gider. Yenilikler daimi tehdit olarak kalırlar.

 

Ara sıra örnekler verdiğim fakir ülkelerin toplumsal yapılarındaki ortak figürlerden birisi de budur!

Onların hor gördüğü veya acıdığı meslekler gelişmiş toplumlarda baş tacıdır. Azıcık bilim kurgu okuyan herkes bunu görebilir. Bir devrin uçuk kaçık hayalleri bugün bize satılan ürünlerdir. O zamanların delileri bugünün dâhileridir. Bu nedenle, kimi el üstünde tuttuğumuza dikkat etmemiz gerekir. Şimdilik "parasıyla değil mi kardeşim” diye kibirlenerek aldığımız şeyler hepimizin geleceği için tehdittir. Ne zamana kadar üretmeden satın almak kabadayılığı ile gideceğiz?

 

Sanatçıyla bilim insanlarını buluşturan platformlar üretecek ve güçlenecek. Bu güç kimdeyse madde alemi o yönetecek. Bizim içinse içleri boşaltılmış kavramlarla yaşamak kaçınılmaz olacak. Rehber aramaya gerek yok dostlar. Köy zaten görünüyor, benden söylemesi!

Not: Bu yazı 1970'lerde yazılmadı ama kafalar hala 50 sene geride…

 

Hayra karşı geliniz.


Yazarın Diğer Yazıları