TEK DİŞİ KALMIŞ CANAVAR


"Dünya büyük bir köye dönüştü" diye epey zamandır ilim ve irfan erbabı tarafından duyarız. İletişim ve teknolojik imkanların ilerlemesiyle bu sözün doğruluğu açıkça görülmektedir.
Nitekim dünyanın öbür ucunda ki hastalık ve sağlık, iyilik ve kötülük, terör ve zulüm, salgın hastalık ve tıbbi tedavi, yokluk ve varlık her ne olursa birbiriyle ilişki içinde olan bütün dünya insanlığını ister istemez etkilemektedir. Bundan kaçmak imkansız hale gelmiştir. Bu nedenle ülkeler birbirleriyle turizmden eğitime, ulaşımdan ticari faaliyetine, teknolojiden savunmaya, hatta sağlıktan üretime kadar bir dizi anlaşmalar, plan ve projeler ortaya koyup uygulamaktadırlar.
Dünyanın global bir köy haline geldiği bu asırda bu ilişkilerden kaçınmak mümkün değildir ancak her toplumu da toplum yapan milli, dini, kültürel yapısı, maddi ve manevi değerleri vardır ki bu değerler o toplumun olmazsa olmaz, etle kemik gibi ayrılmaz, vazgeçilmez özellikleridir.
Türk toplumu giyimi, yemek kültürü ve beslenme tarzı, evlilik ve  aile hayatı Avrupa'lıya, Amerika'lıya ve Çin'liye göre tamamen farklıdır.
Bu sebeple ülke dışından her ne alınacaksa kontrollü olarak alınmalıdır. Alınanlar bizim kıstaslarımıza, ölçülerimize ve kültürümüze uygun mu?
Nereden ne alınıyorsa? Avrupa'dan, Amerika'dan, Çin'den ve Rusya'dan! Her nereden ne alınırsa alınsın!
"Bu bizim kültürümüze uygun mu?
Onların gıda maddeleri, onların yedikleri, içtikleri bizim kültürümüze uygun mu?
Nitekim bugün Küreselci emperyalist ve siyonist güçlerin ekonomi, tarım, gıda, sağlık, ilaç, aşı, aile ve kadın üzerinden  insanlığı ifsat projeleri sır olmaktan çıkmıştır. Bütün bu şeytani küreselci  çetenin toplumumuzu yönlendirmesine, nesillerimizi ifsad ve iğfal etmesine izin vermemeliyiz.
Geçmişte Avrupa Birliği sevdasıyla Batı'nın gayri ahlaki pek çok uygulamalarını, ailevi ve toplumsal  hükümlerini çağdaşlık, modernlik diye aldık ve pek çok faziletlerimizi kaybettik. Ahlaki güzelliklerimiz, örf ve ananelerimiz heba ve ifsad oldu, aile yapımız tahribata uğradı, manevi ve insani değerlerimiz bir bir kayboldu ve kaybolmaktadır. Aslında bu tam bir aldanmışlıktı. Kaybettiklerimiz kazandıklarımızın yanında çok daha fazla önemli ve değerliydi. Bütün bunları hesap etmeliydik, edemedik. Milli değerlerimizi, kimliğimizi, kişiliğimizi bir bir kaybediyoruz. Senelerdir bir o yanımızdan bir bu yanımızdan kırpıla kırpıla şahsiyetlerimiz güdükleşti, aile yapımız budana budana soluklaştı, komşuluk ve akrabalık ilişkilerimiz felç oldu. Tüm bu değerlerimiz yabancıların ne idüğü belirsiz gayri ahlaki kural ve kaidelerine teslim oldu. Bu sorgusuz sualsiz teslim oluş öylesine acımasızdı ki milli değerlerimizi, insani hasletlerimizi, ailevi bağlarımızı ve ahlaki vasıflarımızı alıp götürdü.
Bu teslim oluşun sonucu iş, kendi doğrularımızı kaybetmeye, kültürümüze ve değerlerimize sırt çevirmeye, dinimizi ve kaidelerini önemsememeye kadar vardı. Yine de ayaktaysak, yine de dünya da varlık gösterebiliyorsak bunlardan kalan azda olsa değerlerimizin mükemmelliğindendi. O nedenle kaybettiklerimize üzülmeli, yanıp yakınmalıyız. Ahlak ve aile kurallarını Avrupa'dan almak sorgulanmalı, elenmeli, Müslüman Türk kültür ve tarihimize, milli kimlik ve değerlerimize zıt olan kural ve kaideler ayıklanıp temizlenmelidir.
 

Yazarın Diğer Yazıları