Konyaspor’da korkutan düşüş
Güzel insanlar güzel yerde ölürler! Güzel insandı, güzel yerde öldü
12. KONYA KİTAP GÜNLERİ
Tekstil patronları her şeyi devletten beklemek yerine biraz özeleştiri yapmalı
SAHTE DİN VE TARİKATLAR
1 Ekim 1949 Unutulmuşların Çığlığı Doğu Türkistan 76 Yıldır Zulüm altında
İMANIN İBADETE, İBADETİN DE İMANA ETKİSİ
DOĞUM VE ÖLÜM ARASINDA...
SAVAŞIN GALİBİ HAMAS MÜCAHİTLERİ VE GAZZE HALKIDIR.
Anlaşma sürecine olumlu katkı vermek
Doğa’dan Allah’a…
HASTALIK BİR NİMET MİDİR?
Kazanmak İçin Mücadele Gerek
Musluktan Akan Yalanlar, Akmayan Sular
İKİ DEYİM
Olmaklık Üzerine Bir Aynadan
iPhone 17 almayın, TOGG alın
Basit hatalar ağır fatura
TRAFİK SORUNUN ÇÖZÜMÜ İŞTE BURADA!
Efsanelerin Yemişi
Rakamlarla Otomobil Piyasası
Büyüklerin önünde iş yapmak hep korkutur beni. Beğenilme arzusundan olsa gerekir. Ama artık tecrübeleriniz biriktikçe, hatalardan çıkarılan dersler arttıkça korkularınız bilgiye dönüşüyor. Küçüklüğümde sürahiden bardağa su doldururken; hızlı olacağım diye hep dışına taşırırdım. Annem, kaşlarını kaldırarak yüzüme bakar, "dereden bile doldursan israf etme” derler yavrum derdi. Yine bir gün, patates soyuyorum, annem gülümseyerek bana baktı ve "hay yavrum; yarısı çöpe gitti. Kabuğunu soyacaktın, kabuğun altında en az bir kilo patates attın çöpe” dedi.
Yeni neslin hafızasında çorabını dikmek ya da düğüm atarak giymek, paçaları kısalan pantolonun içindeki payı açmak, dizlere birer yuvarlak modelle şık yamalar yapmak yoktur. Çünkü şükürler olsun ki; her şeyin ulaşılabilirliği fazlalaştı ve refah seviyelerimiz milletçe arttı. Ama bu refahlık ve kolaylık hiç farketmeden israfı da artırdı. Önceki neslin motor becerisini artırmak gibi bir derdi yoktu. Hemen hemen her çocuğun eline bir iğne iplik zamanla verilir; düğmesini diker, söküğünü tamir ederdi. Üretmenin lezzeti küçükken tattırılır; bir el bezi, banyo lifi, atkı ördürülürdü. Bayramlarda, kış ve yaz günlerinin başlangıçlarında çarşıya çıkılır; kıyafet eksikleri tamamlanır, o kıyafet eskiyene kadar bir itibâr görürdü. Şimdi birini iki kez giymeden birini daha aldığımız ve televizyonlardan servis edilen tarz! Anlayışımız var.
O günlerde yemek yeni piştiğinde yani dumanı üstünde iken yaşlı bir komşu varsa ya da o gün yemek yapmaya vakti olmadığını düşündüğünüz bir komşu muhakkak ona bir tabak gönderilirdi. Ama şimdi kimse kimseyle muhatab olmuyor ki; yemek göndersin ya da burun kıvırmadan bir ikram kabul etsin.
En büyük israfımız bize bir kez verilen ömrümüz. Kendimizi geliştirecek, faydalı bir ilim öğrenecek zamanı telefonda "kim kime ne demiş? Nereye gitmiş? Neler yapmış?” derdiyle tüketiyoruz. Belki pek çok kabiliyetimizi hiç bilmeden, yapabileceklerimizin sınırsızlığını görmeden günlerimizi art ardına tüketiyoruz. Küçük bir işi bile iyi yapmanın, faydalı ve üretken olmanın derdinden çok, makam elde edip, hizmet beklemenin derdi bizi sarmışsa yazık ki israf ediyoruz.
Midemizin ancak üçte birini doldurup sağlığımızı korumamız gerekir iken; gözümüzün önünde onlarca çeşidin olduğu kafeleri tıklım tıklım doldurarak, tıka basa yiyip vücudumuzu israf ediyoruz. Küçükleri haddinden fazla şımartıp, büyükleri ihmâl ediyorsak, rutinden şikâyet ettiğimiz halde bugünü farklı kılacak tek bir çabamız yoksa biz israf ediyoruz.
Sadece elektriğimizi, suyumuzu, enerji kaynaklarımızı değil, en kıymetlimizi;
BİZ KENDİMİZİ İSRAF EDİYORUZ…..
İKİ DEYİM
ZEHİR
VİCDAN
VİCDAN FİLOSU
GÖĞE BAKALIM
ERİNMEDEN
YÜREK YANGINI
İNSAN EDER
ÜMİDİMİZ VAR
DOĞRU