AHLAK VE VİCDANIN SESİ MISIRLI YAZAR MUSTAFA LUTFİ EL-MENFALUTİ
SOKAKLARIMIZ YABANCI, TABELALARIMIZ SUSKUN, KULAKLARIMIZ ESİR
ÖZÜ SÖZÜ BİR GÜVENİLİR ÖRNEK DAVA ADAMI OLMAK GEREKİR
Sessiz Çoğunluğun “Temiz Eller“ Manifestosu
YAŞANMIŞ İBRETLİK BİR OLAY: “İKİ KARDEŞ BİLMEDEN EVLENDİ.”
İncitici ve Kahredici Mağlubiyet
Çağdaş Atan’ın Konyaspor karnesi! 6 maç tek galibiyet
OECD, IMF, S&P,FİTCH, MOODY’S bir kere de yanıldık deyin be!
CUMHURİYET OLMASA BİZ OLMAZ MIYDIK?
Dinle Neyden/Gönülden
EĞİTİMDE BİR MİLAT BAŞLAMALI MI?
TEKNOKRATİK TEK DÜNYA DEVLETİ
MEVLANA’YI ANLAMAK
Konya’nın Taşına Toprağına İsmi Yazıldı
TERAZİ
SAĞLIK BAKANINA MEKTUP
11. YARGI PAKETİNE LGBT’DE EKLENMELİ
Bocuk Gecesi Cadılar Bayramı’na Karşı
Samsunspor ders verdi, Konyaspor izledi…
Bırakmanın İnceliği
Milletin ekmeği ile oynamayın! Konya’da ekmek neden zamlandı?
Musluktan Akan Yalanlar, Akmayan Sular
Büyüklerin önünde iş yapmak hep korkutur beni. Beğenilme arzusundan olsa gerekir. Ama artık tecrübeleriniz biriktikçe, hatalardan çıkarılan dersler arttıkça korkularınız bilgiye dönüşüyor. Küçüklüğümde sürahiden bardağa su doldururken; hızlı olacağım diye hep dışına taşırırdım. Annem, kaşlarını kaldırarak yüzüme bakar, "dereden bile doldursan israf etme” derler yavrum derdi. Yine bir gün, patates soyuyorum, annem gülümseyerek bana baktı ve "hay yavrum; yarısı çöpe gitti. Kabuğunu soyacaktın, kabuğun altında en az bir kilo patates attın çöpe” dedi.
Yeni neslin hafızasında çorabını dikmek ya da düğüm atarak giymek, paçaları kısalan pantolonun içindeki payı açmak, dizlere birer yuvarlak modelle şık yamalar yapmak yoktur. Çünkü şükürler olsun ki; her şeyin ulaşılabilirliği fazlalaştı ve refah seviyelerimiz milletçe arttı. Ama bu refahlık ve kolaylık hiç farketmeden israfı da artırdı. Önceki neslin motor becerisini artırmak gibi bir derdi yoktu. Hemen hemen her çocuğun eline bir iğne iplik zamanla verilir; düğmesini diker, söküğünü tamir ederdi. Üretmenin lezzeti küçükken tattırılır; bir el bezi, banyo lifi, atkı ördürülürdü. Bayramlarda, kış ve yaz günlerinin başlangıçlarında çarşıya çıkılır; kıyafet eksikleri tamamlanır, o kıyafet eskiyene kadar bir itibâr görürdü. Şimdi birini iki kez giymeden birini daha aldığımız ve televizyonlardan servis edilen tarz! Anlayışımız var.
O günlerde yemek yeni piştiğinde yani dumanı üstünde iken yaşlı bir komşu varsa ya da o gün yemek yapmaya vakti olmadığını düşündüğünüz bir komşu muhakkak ona bir tabak gönderilirdi. Ama şimdi kimse kimseyle muhatab olmuyor ki; yemek göndersin ya da burun kıvırmadan bir ikram kabul etsin.
En büyük israfımız bize bir kez verilen ömrümüz. Kendimizi geliştirecek, faydalı bir ilim öğrenecek zamanı telefonda "kim kime ne demiş? Nereye gitmiş? Neler yapmış?” derdiyle tüketiyoruz. Belki pek çok kabiliyetimizi hiç bilmeden, yapabileceklerimizin sınırsızlığını görmeden günlerimizi art ardına tüketiyoruz. Küçük bir işi bile iyi yapmanın, faydalı ve üretken olmanın derdinden çok, makam elde edip, hizmet beklemenin derdi bizi sarmışsa yazık ki israf ediyoruz.
Midemizin ancak üçte birini doldurup sağlığımızı korumamız gerekir iken; gözümüzün önünde onlarca çeşidin olduğu kafeleri tıklım tıklım doldurarak, tıka basa yiyip vücudumuzu israf ediyoruz. Küçükleri haddinden fazla şımartıp, büyükleri ihmâl ediyorsak, rutinden şikâyet ettiğimiz halde bugünü farklı kılacak tek bir çabamız yoksa biz israf ediyoruz.
Sadece elektriğimizi, suyumuzu, enerji kaynaklarımızı değil, en kıymetlimizi;
BİZ KENDİMİZİ İSRAF EDİYORUZ…..
TERAZİ
DUYMAK İSTEMİYORUZ.
YAPMAYIN!!
HOŞ EYLE
SANDWİCH -EKMEK ARASI
KALİTE
ŞÜPHE
İKİ DEYİM
ZEHİR
VİCDAN