HASLET

Evlerimizi iki adımlık mesafeye düşürüp karşı karşıya, üst üste getirebildik ama gönüllerimiz mesafeler kısaldıkça tersine bir uzaklığa büründü sanki. Artık bir mahallenin insanı tek bir apartmanda yaşıyor. Aynı kapıdan giriyor, aynı merdivenlerden, asansörden çıkıyor. Eskiden zenginle fakir aynı mahallede oturur, bugünkü kadar da yaşantı farkı olmazmış. Şu andaki gibi oturduğun siteye göre bir sosyal sınıf yokmuş. Mahallenin hali vakti yerinde olanları; diğerlerini kollar, sorumluluk hissedermiş.

Biz sokakta oyunlar oynayan bir nesil olarak; mahalledeki teyzelerin bakkal ,manav ,yüncü gibi her türlü İhtiyacını pencereden seslenerek attıkları parayla alıp gelen bir nesildik. Mahallenin genç kızları ayrı bir alâka görür; arabası olanların özel gayretleriyle pikniklere götürülüp gezdirilirdi. İki gün bir komşu görülmese hemen aranıp yoklanırdı. Rahat ya da zor geçinen aileler bir arada yaşamı omuzlardı. Apartmanları, siteleri en rahat hale getirdik ama içinde yaşanılacak kültürü besleyemedik. Aynı asansörde birbirinin yüzüne bakmadan çıkan insanlar…

Karşılıklı iki daire üzerine kurulmuş sitenin giriş katından kendi dairesine çıkabilmek için asansörü bekleyen arkadaşa; asansörün yanındaki dairede oturan beyefendi hışımla kapıyı açarak” bir daha buradan asansöre binmeyin, ses oluyor” diyerek” Çat "kapatıyor. Üstelik herhangi bir insanın karşısına çıkılmaması gereken ev haliyle, üslupsuz, merhabasız, bir komşuya yakışmasını geç; sosyal kültüre yakışmayacak bir kalp katıldığında…

Hayır sen giriş kata oturmuşsan; üst katlara çıkan herkes mecbur o kattan asansöre binecek, hiç kimseyi zemine gönderme lüksün yok…

Alt kattaki üst komşusu yürüse şikayet eder, üstteki alttakini hiç umursamaz, gece vakti her türlü gürültülü işini bitirir. En kötüsü; artık hiç kimsenin birbirinin nazını, cefasını çekmek

istememesi; kendine hak gördüğü her güzelliği ve inceliği başkalarına lütüf kabul etmesi…

Geçtim komşularının bir ihtiyacı olup olmamasını, yaşlı ise alınıp getirilecek bir hizmetinin yapılmasını sormasını; bir gülümsemeyle, merhaba ya muhtaç gönüller olduk.

Bir hocamızdan dinlemiştim. Mahallede oynarken komşuya gelen bir hanım:” yavrum sen yan basıyorsun, genç kız olacaksın; yürüyüşün bozuk olur. Yere düz bir çizgi çek ve onda yürüyüş alıştırmaları yap” diyor. Bu söz üzerine hocamız sürekli alıştırma yaparak ayaklarını düzeltiyor. Etrafına ilgili, karşılıksız iyilik yapmayı düşünen,” bana ne ya” demeyen güzel insan… Şimdi bir dostuna fikir sorsan” bunun bir karşılığı var” demeye getiriyor cümlesinin sonunu…

Çok basit iki şey; kalbimizi genişletip, üslubumuzu yumuşatmak.

İnsanın insanla hoşnut olup büyüdüğünü, güzelleştiğini, beslendiğini unutmadan ; tahammül edilesi, ya da eden değil; ilgilenen, alâka kuran olmak… BEKLENEN HASLET…


Yazarın Diğer Yazıları