MUCİZELER

Bilgeye sormuşlar:

- Dünyada biricik ve devamlı olan şey nedir?

- Ümit …diye cevap vermiş, zirâ bizi en son bırakan odur .

-Peki, öyleyse en kolay şey nedir ?

-Başkasına nasihat vermek, diye karşılık vermiş.

" Ben hayattan ona olan hayranlığından başka bir şey öğrenmedim” der Ömer Hayyam..

Çok acı, çok buruk, çok eksik bir bayram yaşıyoruz evet .Gülüşlerimiz dudaklarımızın bir yerinde takılı kalıyor Derler ya;” ateş düştüğü yeri yakıyor”. Bu sefer öyle olmadı; o kadar çok eve, o kadar çok yüreğe düştü ki alevleri tüm vatanı sardı.

Bayram sabahı babası camiden gelenler koşarken kapıya;” ya gelemeyen babaların çocukları?” dedi, annesinin elini öpenler; okşan mayan başları, evladının gözlerinin içine bakanlar; bakamayanları, bir şekeri paylaşmak için kardeşini bekleyenler; onu kaybedenleri düşündü düşündü….

Bizim ölenlerle bağlantımız hiç kopmaz. İmanımız gereği biliriz ;toprağın altında devam eden bir hayat olduğunu. O sebeple arafeden başlarız toprağın üstünden altına yolcu ettiklerimizi ile bayramlaşmaya.. Avuç avuç dualarla, biriktirdiğimiz anılarla tutarız yollarını kabirlerin.

Depremle ayrıldığı sevdiklerine koştu milyonlarca insan; 2 aydır belki her gün konuştuğu halde bitiremedi anlatacaklarını. Biz kabirlerin üstüne dalından kopmuş çiçekler değil , toprağa emanet ettiklerimiz gibi canlı çiçekler, ağaçlar ekeriz. Solan değil ;yeşillenen ,çiçeklenen umutlarımız, dualarımız gibi. Tıpkı evlerimizin önüne, bahçelerimize, balkonlarımıza hatta saksılarımıza ektiğimiz gibi. Toprağın altı ile üstü arasındakilerin muhabbetidir o çiçekler ve avuç avuç dualar…

Acı gecenin üzerinden 2 ay geçti ve hayatlarımız tüm acılara rağmen yeni umutlarla dolu. Millet- devlet kucaklaşmasının müthiş bir sargı bezi olduğunu , ilaç gibi iyileşmeye yardım ettiğini en mucize haliyle gördük. Evler yapılmaya, bir kısmı tamamlanıp içine yerleştirilmeye, sanayi bölgeleri işlemeye, iş yerleri tekrar kurulup çalışmaya başladı. Okullar açıldı, eksikler son hızla tamir edilmeye uğraşıldı. Acının kaynağındakiler için asla dünle bugün aynı olmayacak ,hatıraları hep gözlerinin içinde olacak evet ama acılara sahip çıkan güçlü bir devlet ve millet; ihtiyacımız olanı, çaresiz olmadığımızı hatırlatacak, umutlarımız yeşerip ,çiçeklenecek.

Hayatın içinde ölümle doğumun bir arada olması gibi Ramazan Bayramı milletçe coşkulu müjdeler aldığımız bir zaman oldu. Karadeniz doğalgazının evlerimize sunulması, bir aylık ve yıllık periyotlarda kullanımının ücretsiz oluşu, TOGG,TCG Anadolu savaş ve savunması gemisi, ev hanımlarına yönelik emeklilik, üniversiteli öğrencilere teknolojik aletlerde indirim derken; her gün Türkiye'nin daha da büyüdüğüne, özgürleştiğine, güçlendiğine şahitliğimiz oldu.

Sadece Türkiye coğrafyası değil müjdelerin yeri sanki; Müslümanların müthiş bir coşkusu, umudu var yeni dünyada. Moskova sokakları camilerden taşan milyonlarca Müslüman'ın” Allahüekber” nidaları ile yankılandı, Tokyo cami binlerce Müslümanı almayınca sokaklar doldu, bayram namazı 2 kez kılındı, Mescidi Aksa;” buranın sahibi biziz” dercesine gençlerin kıyamı ile ses verdi. Aksaray'da Ulu Cami'yi akın akın dolduran gençler camilerin ihtiyarların buluşma yeri değil ümmetin geleceği, umudu gençlerin aksiyon aldığı yer olduğunu gösterdi.

Yaşayanlar için umut hiç tükenmez ve sevdiklerimizle ayrılığın acısını tekrar kavuşma gününe kadar bu umutlar dayanılır kılar.

Toprağa ektiğimiz çiçekler gibi hayatımıza sevgi ve umut ekersek bizi harekete geçirecek sebeplerimiz olur ve ancak harekete geçenler müjdelere ulaşır…


Yazarın Diğer Yazıları