TİK-TOK

Bir şeyin hızlı olmasının önemli bir ölçüt olduğu günümüzde sosyal medyanın hızı baş döndürücü bir hale geldi.
    Facebook, instagram ,tik-tok gibi mecralara;” çok zamanımı alır” düşüncesi ile biraz uzak kaldım. Bu fakirliğimden midir nedir ;bazen sosyal medyadaki sergilenen tavırlar "yok ya ,bu kadar olmaz” şaşkınlığıma sebep oluyor.
    Evde düzenli bir hayatı olması gereken teyzelerin kendilerine bir hesap açıp, garip garip hareketler sergilemesi;
- Fabrika çalışanının tertemiz süt fıçısının içine girip,  banyosunu izletmesi;
-Bir diğerinin Antep fıstıkları içinde tükürerek şov yapması ;
-Kurutulmuş , paketlenecek kayısı kurularının üzerinde ayakkabıyla gezmesini izletmesi;
- Hayvanına yaptığı eziyeti paylaşanlar, çocuğuna içirdiği içki ile övünenler……
    Çağımızın vebası;” en çok benim ruhum hastanın” ifşası oldu.
    Özellikle tik-tok… Kullanıcısının %66'sının 11 ile 30 yaş arası olan mecra;  tam bir şiddet, terör, cinsellik arenası ainyalleri vermekte.
    Çin'in dünyanın başına sardığı hastalıklardan biri olan tik-tok; orada üretilmesine rağmen en az Çin'de kullanılmaktaymış. Kısa zamanda  150'den fazla ülkede yayılan ağın en fazla kullanıldığı devlet Amerika, ikinci sırada Hindistan ve üçüncü sırada Türkiye yer almakta…
    Hızın kaynağı olan sosyal medya; hayırlı ve güzel işlerin özendirildiği  bir yer olması gerekirken sadece daha çok izleyiciye ulaşma adına psikolojik rahatsızlıkların rahatça sergilenebildiği bir alan oldu.
    En  azından gencecik beyinlerin şov uğruna her türlü kötülüğe açık ruhlarının ve beyinlerinin daha çok zehirlenmesinin önüne geçebilecek tedbirler almalıyız.
    Kısıtlı mod seçeneği, ekran zamanı yönetimiyle ekrandaki süreyi sınırlandırmak, yorum seçeneğinin arkadaş çevresiyle sınırlandırılması bunlardan bazıları olabilir ama en önemlisi ruhlarımızı ve beyinlerimizi sürekli kendini sunma, ne olursa olsun öne çıkma, ünlü olma, bilinme mikrobundan arındırmalıyız.
    Hepimiz hastalığımızın farkındayız. Bu zamanın şahitleri olarak hastalığı biz yaydığı isek;  biz çare olmalıyız.
 

Yazarın Diğer Yazıları