İmam Hatip Okullarının Misyonu

Geçen bir yazımda İmam Hatip Okullarının kısaca tarihinden, geçmişinden, bu günlere nasıl geldiğinden bahsetmiştim. Bu yazımda da İmam Hatip Okullarının açılış nedenlerine, gayesine ve misyonuna değineceğim.

Evet, kırklı yılların sonunda İmam Hatip Okulları bir ihtiyaç sonucu açıldı veya siyasetçiler açmak zorunda kaldı. Şunu belirtelim ki, kırklı yılların sonunda bu okulların projesini çizenler başta çok iyi niyetli değildi. Derin bir din bilgisine sahip İslam alimleri, fıkıh, hadis ve tefsir otoriteleri yetiştirmek laik bir sistemin kurucularının işine gelmezdi, kendi ayağına kurşun sıkmak olurdu. Derin din bilgisi olanlar halkı uyandırır, halkın önüne düşer, sisteme baş kaldırabilirdi. Bu korkularla ve endişelerle açıldı ve sürekli gözetim, denetim ve baskı altında tutuldu bu okullar. Korkulan olmadı, bu okullarda devlet düşmanı ve anarşist yetişmedi, aksine bu okullardan devletini seven ve milletinin öz değerlerine bağlı insanlar yetişti. Yetmişli ve seksenli yıllardaki sağ -sol çatışmaları, anarşik olaylar bu okullarda olmadı, bu okullar her zaman sakinliğini korudu, eğitimde huzur ortamı oldu, sağ-sol çatışmasından bunalan öğretmenler bu okullara sığındı.

Evet, kırklı yıllarda, dini baskılardan halk iyice bunalmış, cenazelerini kaldıracak din görevlisine muhtaç hale gelmişti. Halkın içinde gezen siyasetçilerden halkın tek talebi, köylerde, mahallelerde imam- hatip ihtiyaçlarının karşılanması idi. 29 Ekim 1923'te Cumhuriyetin kurulmasıyla beraber İnönü hükümetleri döneminde dört binin üzerinde cami kapatıldı, satıldı, başak amaçlarla kullanılmaya başladı. Koca ülkede resmi imam sayısı iki binlere kadar düştü. Din resmi olarak yasaklanmadı ama dini müesseseler ve dini eğitim yuvaları yasaklandı, kapatıldı, ortadan kaldırıldı. Dolayısıyla Lozan konferansının gizli maddelerinde İngiltere'ye verilen sözler yerine getirildi ve Yahudi Hayim Nahum'un İngilizlere söz verdiği gibi din ayaklar altına alındı. Din hocalarının bir kısmı sudan sebeplerle asıldı, hapsedildi, halkın çocuklarına din öğretmek suç oldu. Birçok köyde ezanlar okunmadığı gibi cenazeleri yıkayacak ve kaldıracak imam bulunmaz hale geldi. Müslüman halk, hiç olmasa şekli olarak dini yaşamaya, dini gelenekleri sürdürmeye çalıştı, bu arada halk siyasetçilerden imam talep etmeye başladı. Çünkü imam yetiştirecek mektepler, medreseler ortadan kalkmıştı. Ama halk dininden kopmadı, sabırla bekledi, gizli gizli merdiven altlarında dinini öğrenmeye devam etti. Halkın oyuna muhtaç siyasiler de bu gerçeği gördü, bu talebe duyarsız kalamadı. Üstelik Kırklı yılların ortasında çok partili sisteme geçilmiş, Halk Fırkasının yanına bir de Demokrat Parti kurulmuş ve siyasi rekabet başlamıştı. Demokrat Partinin en önemli vaadi, ezanları aslı haline çevirmek ve dini eğitim verecek mektepleri açmaktı. Halk bu vaatleri duyunca Demokrat Partiye teveccüh etmeye başladı. 1946 seçiminde "açık oy gizli tasnif” yoluyla Demokrat Partiye verilen oylar çalındı, mevcut Halk Partisi iktidarını dört yıl daha uzattı. Demokrat Parti 1950'de büyük bir oy çokluğuyla iktidara geldi ve artık Kur'an kurslu ve İmam Hatipli yıllar başladı.

1948'de İlahiyat kökenli Şemsettin Günaltay Hükümetinin projelendirip açtığı iki yıllık İmam- Hatip Okulları, 1951'de yedi yıllık İmam Hatip Okulları olarak açıldı. Belirttiğimiz gibi, İmam Hatip Okullarının ilk açılış gayesi, derin din bilgisi sahibi din alimi yetiştirmek değil, cenaze yıkayacak ve beş vakit namaz kıldıracak imam hatip yetiştirmekti, halkın bu konuda talebine cevap vermekti, halkın birikmiş gazını olmak ve tepkisini ortadan kaldırmaktı. Bu gaye ile açılan okulların binasını bizzat halk yaptı, devlet sadece uzun yıllar boyunca öğretmenlerini ve idarecilerini tayin etti ve denetledi. Her baskıya ve engellemeye rağmen bu okullardan kaliteli ve vasıflı öğrenciler yetişti. Halk aradığını buldu ve bu okullar büyük bir teveccühe mazhar oldu. Diğer okullara çocuğunu göndermekte tereddüt gösteren mütedeyyin halk, bu okullara isteyerek ve güvenerek çocuğunu göndermeye başladı. Doksanlı yıllarda bu okulların sayısı 600'ü aştı. İmam-Hatip Okulları son yıllarda iki bin rakamlarının üstüne çıktı. Bu yıl 78 bin imam hatipli öğrencinin üniversiteyi kazandığını öğrendik.

1977 yılından itibaren kızların da okuduğu bu okullar, sadece imam hatip yetiştiren meslek okulları olmaktan çıktı, üniversitelerin diğer dallarına da öğrenci gönderen ve meslek dersleri dışında müfredatı genel liselerle eşit olan okullar oldu. Bugün tıp dahil her fakültede imam hatipli öğrenciyi görmek mümkün.

Evet, İmam hatip Okulları Cumhurbaşkanı bile yetiştirdi. Bugün siyasete hakim olan AK Partinin dayandığı kadroların çoğu imam hatip mezunlarıdır. On yedi yıldır gayet başarılı yönettiler, hiç görülmedik hizmetleri ettiler, birçok yasakları, yolsuzlukları kaldırdılar, dini eğitimin önünü sonuna kadar açtılar. Gel gör ki suyun içindeki balıkların suyun kıymetini bilmediği gibi, yıllarca yasakları sabırla karşılayan bizler, din ve eğitim hürriyetinin tadını çıkarırken, eski milli şuurumuzu ve dini hassasiyetimizi kaybettik. Faizli alıverişlere daldık, tesettürü yozlaştırdık, başında başörtüsüyle daracık kot ve tayt giyen kızlarımız çoğaldı, her cami ve mescitte kadrolu imamlar var ama cemaati yok. İmam Hatip Okulu mezunları bile bu okullara zeki öğrencilerini göndermez oldular, bu okullara beklediğimiz sayıda öğrenci bulamadık, bulamıyoruz. Halbuki Cumhurbaşkanı imam hatipli olan bir ülkede bugün imam hatip okulları dolup taşmalıydı.

Evet, bu milletin İmam Hatip Okullarına dünden daha çok bugün ihtiyacı var. Bu milleti kurtaracaksa yine dindar yetişen, dini yaşayan ve dini sahih kaynaklarından öğrenen-bilen imam hatip nesli kurtaracak. FETÖ gibi sapık akımları yine İmam Hatip Okulları önleyecek.

Yanlış anlaşılmasın, ilmin-bilginin dinisi -ladinisi olmaz, ilmin ve bilginin faydalısı ve faydasızı olur. Peygamberimiz, "Faydasız ilimden Allah'a sığınırım” buyurur. Biz de faydasız ilimden Allah'a sığınırız. Dinimizin ilk emri "Allah'ın adıyla oku”. Bizim inancımızda bütün ilimler Allah'a götürür, daha doğrusu öğrendiğimiz ilim Allah'a iletmeli, Allah'ı tanıtmalı, imanımızı pekiştirmeli. Bütün okullar bizim okullarımızdır, herkesin din alimi olması gerekmez, yalnız herkesin "zarurat-ı diniye” dediğimiz dinin farzlarını, vaciplerini, sünnetlerini ve yasaklarını bilmesi ve yaşaması gerekir. Bu kadarcık dini bilgi de her okulda verilmelidir. AK Parti hükümetleri de bunu yaptı, Kur'an ve Siyer derslerini her okula seçmeli de olsa koydu, yaz tatillerinde cami ve Kur'an kurslarına devam eden öğrencilerden yaş tahdidini kaldırdı.

Bizler İmam Hatip Okulu mezunları, İmam hatiplileri bir aile olarak gördük, görüyoruz. Zaman zaman sınıf arkadaşlarımız, dönem arkadaşlarımız toplanır haspihal ederiz. İmam-hatipliler olarak birbirimize daha çok güveniriz. Çünkü aynı kültürel birikime sahibiz, aynı ideallerle yetiştik, yetiştirildik, aynı hocalardan feyiz aldık, aynı havayı soluduk, aynı yaşam tarzını, aynı dünya görüşünü benimsedik. Sayın Erdoğan'a da bu yüzden güveniriz. Genel olarak çocuklarımızın da bu okullarda yetişmesini isteriz.

Sonuç olarak İmam Hatiplerin bir misyonu var. O da; bu milleti tarihiyle barıştırmak, kaybettiği değerleri yeniden kazandırmak ve bin beş yüz yıllık kültürümüzle yeniden donanıp yüce ideallerimizi bu milletin damarlarına tekrar zerk etmek. İnsanları kula kul olmaktan kurtarıp Allah'a kul etmek ve Fetö gibi sapık akımlardan ve terör örgütlerinden bu milletin çocuklarını korumak, kurtarmak. Bugün bu misyona daha çok muhtacız. 15 Temmuz ihanetini gören bir millet olarak İmam Hatip Okullarımıza dört elle sarılmalı, sayılarını çoğaltmalı, eğitim kalitesini artırmalıyız. Bu arada İmam Hatip okullarının tarihini, misyonunu en iyi bilen ve bu konuda kitap yazan Şükrü Özüdoğru hocamızı yakın tarihte Hakka uğurladık. Kendisine Rabbimden rahmet ve mağfiret niyaz ediyorum. Makamı cennet olsun.

 


Yazarın Diğer Yazıları