Cezayirli düşünür Prof. Abdurrezzak Maqri, İslam Birliği'nin neden ihtiyaç olduğunu, günümüz Müslümanlarının hangi durumda bulunduğunu ve yapılması gerekenleri özetledi. Türklerin ve Arapların kurdukları muhteşem medeniyetlerden bahseden Maqri, bu medeniyetlerin aslında aynı kaynaktan beslendiğini ve temelinin İslamiyet olduğunu söyledi. Günümüz İslam âlimlerinin önemli meselelerinden birinin de bu gerçeği akademik olarak ortaya koymak olduğunu ifade eden Maqri, birleşmenin ve bir olmanın kolay olmadığını vurguladı. Bir anda zorlayarak cebrî bir şekilde İslam Birliği'nin kurulmasının mümkün olmadığını, ancak zamana yayarak ve şartlarını oluşturarak birlik yolunda yürünmesi gerektiğini dile getirdi.
İslam Birliği'nin önündeki engellerin fikrî, iktisadî, siyasî, iç engeller ve uluslararası engeller olduğunu belirten Makri, Siyonizm'in de bu birliğin sağlanmaması için çalışan çok tehlikeli bir oluşum olduğunu ifade etti. İman ve akide sağlamlığının şart olduğunu söyleyen Maqri, bu sağlamlığın coğrafi dinamiklerin harekete geçirilmesi ve ekonomik dayanışmayla birliğe dönüşebileceğini belirtti.
Müslümanların 35 milyon kilometrekarelik bir alanda yaşadıklarını, Müslüman topraklarının dünyanın kalbi olduğunu ve dünya altyapı ve üstyapı zenginliklerinin yarısından fazlasına sahip olduklarını hatırlatan Makri, "Eğer Müslümanlar birlik olabilselerdi, bugün Amerika Birleşik Devletleri ve Çin'le birlikte dünyanın en kudretli üç gücünden biri olurlardı” dedi. Günümüz şartlarında bu coğrafyada birlik olmak için birçok neden bulunduğunu vurgulayan Makri, eğer bir gün bu birlik kurulacaksa bunun lokomotifinin Türkiye olacağını söyledi. Türkiye'nin altyapısı, üstyapısı, sanayisi ve benzeri zenginlikleriyle bunu hak eden bir devlet olduğunu ifade etti.
Makri ayrıca İslam Birliği'ne giden yolda birlik zemininin sağlam bir vizyona dayanması gerektiğini, ilmî danışma meclisi kurulması gerektiğini, ortak bir eğitim modelinin oluşturulması gerektiğini, üniversiteler arası dayanışmanın şart olduğunu, Müslüman ülkeler arasında sportif, eğitim ve sanat faaliyetlerinin gerçekleştirilip güçlendirilmesi gerektiğini söyledi. Ticarette ortak para kullanılması, ortak pazarın kurulması ve ortak savunma birliğinin oluşturulmasının da önemine dikkat çekti.
Oturumun ikinci konuşmacısı Sadık Raziki ise Müslümanların bugünkü durumundan bahsetti. Müslümanların jeopolitik bir değişim ve dönüşüm içerisinde olduğunu ve bu dönüşümün çok hızlı ilerlediğini belirten Raziki, Müslümanların yaşadıkları toplumlarda bir asrı aşkın süredir büyük bir baskı altında olduklarını ve yoğun şekilde sömürüldüklerini söyledi. Bu nedenle bir çıkış yolu aradıklarını ve bu arayışın değişim ve dönüşümlerini hızlandırdığını ifade etti.
Hristiyan dünyanın Müslüman topraklarını "parçala, böl ve yönet” mantığıyla yönettiğini dile getiren Raziki, kuzeyden güneye, doğudan batıya bütün Müslüman devletlerinin Siyonizm'in ve Batılı devletlerin tahakküm derecesinde tesiri altında bulunduğunu kaydetti. Bu coğrafyalarda sürekli bölünmeler ve çatışmalar üzerinden kendilerine alan açtıklarını belirten Raziki, Batılı ülkelerin Müslüman devletleri çeşitli iç çatışmalara sürükleyerek kendi inanç sistemine dayalı medeniyetlerini sürdürmek istediklerini ifade etti. Avrupalıların, ekonomiden ziyade Hristiyanlık medeniyetinin peşinde olduklarını kaydeden Raziki, 2 milyar nüfusa sahip Müslümanları yeni bir medeniyetin oluşmasındaki en büyük tehdit olarak gördüklerini söyledi.
Kaynak: Haber Merkezi