AKREP SOKMADAN, VESAYETÇİ DARBE YAPMADAN DURAMAZ.

Türkiye’nin üzerinde kara bulutlar dolaşıyor. Bir aydır yaşadığımız olaylar tüm ezberlerimizi bozdu.

Hepsini anlıyorum da,“yeniden yargılanma olayına” Hükümetin “yeşil ışık” yakmasını anlamıyorum.

Siyasi iktidarı yıpratmaya yolsuzluk iddiaları yetmeyebilir. Ama  iktidar darbecilere  yargılanma yolunu açar, askeri vesayeti  başımıza yeniden bela ederse, bunu millete anlatamaz.

Hele, darbecilerin yeniden yargılanması, darbeci zihniyeti ve zulümlerini destekleyen Barolar Birliği Başkanı Sayın Metin Feyzioğlu’nun çabasıyla sağlanırsa, çoğu seçmen  Ak Parti’yi çizer ve oy vermez.

Cezaları onanan sanıkların yargılamanın iadesi (iade-i muhakeme), karar düzeltme, Anayasa Mahkemesi’ne  bireysel  başvuru  gibi  iç hukuk yollarına, bunlardan sonuç alamazlarsa  uluslararası hukuk yollarına yani AİHM’ne başvurma hakları ve imkanları vardır.

Bunlar tüketilmeden Hükümetin “yeniden yargılamaya”  ön ayak olması anlaşılır gibi değildir.

Bu, bir çok sanığa ve mahkuma emsal teşkil eder ve tehlikeli sonuçlar doğurur.

Bu durumda seçmen “ Kumpas kuruldu iddiası doğruysa, bunu neden fark etmedin? Biliyorsan neden izin verdin? İzin verdiysen, sana kumpas kurulunca mı aklın başına geldi?” diye sorarsa ne diyeceksiniz?

Diyelim ki; Balyoz ve Ergenekon davalarında darbecilere kumpas kuruldu.

Aynı zihniyetin mensupları 27 Mayıs darbesi  yapmadılar da, onlara o zaman da mı kumpas kuruldu?

27 Mayıs İhtilalcileri Menderes ve arkadaşlarını asmadılar da biz mi öyle zannettik?

12 Eylül’de, 12 Mart’ta “zorbaca”, 28 Şubat’ta “post modern” darbe yapanlar, “e-muhtıra” verenler, Sincan’da tankları yürüten “demokrasiye balans ayarı yaptık” diyenler  demokrasi  yanlısıydı  da biz mi yanıldık?

Peygamberimiz (SAV)’in doğum gününü anmayı “irtica tehdidi”, ananları “irticacı” sayanlar, milletin vergileriyle yapılan ordu evlerinde içki ve dansla yılbaşını -Hz.İsa’nın doğumunu-kutlayanlar bunlar değil miydi?

Orduya “peygamber ocağı” diyen, ama oğlunu ziyarete gelen başörtülü anneleri kışlaya almayan bu darbeci anlayış ve müntesibi zatlardan başkası mıydı?

 “Siyasi simge” klişesi ile inancı gereği  başını örtenleri okullara almayan, eğitim hakkını engelleyen, ikna odaları kurarak zulmeden bu vesayetçi anlayış değil miydi?

İmam hatipleri kapatanlar, katsayı zulmü ile milyonlarca gencin hakkını yiyenler, şimdi “sütten çıkmış ak kaşık mı” oldular? Oldu olacak bu darbecileri “üstün hizmet ber’atı” veya “istiklal madalyası” ile ödüllendirin.

Sayın Feyzioğlu her zaman darbeci zihniyeti ve zulümlerini destekledi. Şimdi de “fikrini icra ediyor.”

Bari oylarımızla iktidar olanlar, darbecilerin “yeniden yargılanması” oyununa çanak tutmasın.   

Efendim, bir gün akrep: “kurbağa kardeş, beni sırtına al, nehrin karşısına geçir” ricasında bulunur. Kurbağa: “akrep kardeş geçirmesine geçiririm de seni bilirim, sırtımdan sokarsın” der.  Akrep: “Sokar mıyım? Sen ölürsen ben de boğulurum.” diyerek kurbağayı ikna eder. Kurbağa akrebi sırtına alır ve karşıya geçirir. Sırtından inerken gözle kaş arasında akrep kurbağayı sokar. Can çekişen kurbağa akrebe verdiği sözleri hatırlatır. Akrep:            “ kurbağa kardeş, kusura bakma, çok haklısın, ama elimde değil, sokmak benim genlerimde var” diye cevap verir.

Siyasi iktidar, taşıdıklarının “dost modern” darbesi ile sırtından yeni sokulmadı mı?

Hükümet, darbe yapmayı, milli iradeyi sürekli sokmayı genlerinde taşıyan  vesayetçileri yeniden yargılarsa “ayağına kurşun sıkmış”, “aynı yılan deliğinden iki kez sokulma” akılsızlığı ve tedbirsizliği göstermiş olur.

Dost acı söyler. Bizden uyarması. Gerisi nasihatten gerekli dersi çıkaran veya çıkarmayanlara kalmış…


Yazarın Diğer Yazıları