Artık At Gözlüğünü Çıkarın…

 

 

 

 

Cumhurbaşkanı ERDOĞAN Çankaya Köşkü’ne değil de yeni yapılan başbakanlık binasına taşınıyor.

Sen misin Çankaya Köşkü’ne taşınmayan?

Yok efendim Çankaya Köşkü Atatürk’ün hatırasıymış, Cumhuriyetin simgesiymiş, kutsalmış…

Çankaya Köşkü’nde kutsallık aramak ne kadar garip?

Sonuçta Çankaya Köşkü’nün yeri, Ankara’yı terk eden Ermeni Kasapyan ailesinin eski evi...

Sahipsiz eve, Bulgurluzade Tevfik Efendi çöreklenmiş. Önce Belediye’ye, sonra da Atatürk’e geçmiş

Çankaya o kadar kutsal olsa Atatürk, Neyzen Tevfik ile rakı yarışması yapmazdı.

Atatürk Neyzen’in ününü duymuş olacak ki,  O’nu Köşke çağırtır. Neyini aşkla üfler. Uzun sohbet ederler. Atatürk “senin çok fazla içtiğini söylüyorlar. Benim kadar içer misin?” diye sorar. “Paşam içmenin sınırı mı olur?” der Neyzen meydan okurcasına. Başlarlar birlikte içmeye. Atatürk iyice sarhoş olur. Neyzen hiç oralı değil. Paşam daha yeni başladık der, boş bir tencere ve büyük bir somun ister. Getirirler. Şaşkın bakışlar arasında ekmeği tencereye doğrar, iki büyük rakıyı tencereye boca eder. Başlar kaşıklamaya. Daha iyi içici olduğunu kanıtlamaktır amacı. Paşa tiksinir ve Neyzen’i kovar.

Çankaya o kadar kutsal olsa burada Cumhurbaşkanı Bayar tutuklanmazdı.

Çankaya o kadar kutsal olsa Cumhurbaşkanı Sezer Başbakan Ecevit’e anayasa fırlatmazdı.

Çankaya o kadar kutsal olsa, kutsal emri yerine getiren başörtülüler resepsiyondan dışlanmazdı.

Kutsallık eskide ise Osmanlı’nın yıkılmasına neden düşmanlarımız kadar sevindiniz?

 Kutsallığın ölçüsü eski olmak ise eskisini bırakıp, başkenti İstanbul’dan Ankara’ya neden taşıdınız?

Kutsallığın ölçüsü eski olmak değilse Çankaya Köşkü’nü neden kutsuyorsunuz?

Hac, Kabe, kutsalınız olmadığı için “Hacca gitme, Araplara para kaptırma” gibi inciler döktürürsünüz.

“Bu sene kurban bayramı ile hac aynı zamana rastladı” diyecek kadar kutsallara uzak ve cahilsiniz.

Ölülerin arkasından mum yakar, çiçek bırakır, siyah  gözlük takmayı, siyah elbise giymeyi  mezarda başınızı örtmeyi kutsal sayarsınız.

Fikrinizden olmayanlara gerici dersiniz. Ama Cumhurbaşkanının ikamet yerinin değiştirilmesine bile tahammül edemeyecek derecede bağnazsınız.

 Gariptir ki bu bağnazlığınızın farkında da değilsiniz.

Manen fakir olduğunuzdan, maddi argümanları -anıtları, büstleri, köşkleri- kutsal  sayarsınız.

 Devlet başkanı konutlarının zamanla değiştiğini, bunu kutsala bağlamadıklarını bilmezsiniz.

Başkentler değişiyor, rejimler değişiyor, dünya değişiyor.

İlim, teknoloji değişir.

Artık tarlalar traktörle sürülür. Ama siz hala öküzün ektiğini yersiniz.

Siz hala Çankaya’ya çakılıp kalır, çağdaşlık adına bir arpa boyu yol alamazsınız.

Bunun kelime ve literatür anlamı “bağnazlık”tır.

Bunlara takılacağınıza ülkemizin kalkınması için yararlı önerilerde bulunun.

İlmin, teknolojinin gelişmesi ve “muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkma” hedefi için çalışın.

Kalkınmak için bu ülkenin her ferdinin fikrine, her bir avuç toprağın verimine, her damla suyun hayatımıza olan katkısına ihtiyacımız var.

Artık at gözlüğünü çıkarın…


Yazarın Diğer Yazıları