DİRENİŞ POSTUNA BÜRÜNEN İHANET
“Anadolu Mayası” Sütü Yoğurda Dönüştürmüştür.
VİCDAN YELKEN AÇTI
Amerika’nın FETÖ’sü: İsrail
Aile Yılı ayrılık yılı olmasın
İSLAM KÜLTÜR VE EDEBİYATINDA SEYAHATLER ÜZERİNE KISA BİR SEYAHAT 3
Yüksek enflasyon gelir dağılımını allak bullak etti
MADLEEN GEMİSİ
MADLEEN; KENDİSİ KÜÇÜK OLSA DA ETKİSİ ÇOK BÜYÜK BİR GEMİ
ÇINAR VE PINAR
YAŞLANIYOR MUYUZ? YOKSA ZAMAN MI BİTİYOR?
TERÖRSÜZ TÜRKİYE
Nisan Ayı Satış Rakamları Açıklandı!
Oyun Kaliteli Galibiyet Güzel
REZİLLİK DİZ BOYU
Akl-ı selim.
Selamete erişmiş akıl. Sağduyu sahibi olmak.
Aklın olayları doğru değerlendirme yeteneğine sahip olması.
Hiç kuşku yok ki; aklı selim sahibi olmak, insanın en önemli ve vazgeçilmez özelliklerindendir.
Hele bir ülkenin aydınları, yöneticileri yani elitleri için aklı selim olmazsa olmaz özelliktir.
Bir ülkenin elitleri o ülkenin inancının, kültürel öğelerinin verileriyle düşünen salim bir akla sahipse; o ülke huzur bulur, kalkınır, diğer toplumlara örnek ve önder olur.
Osmanlı, dünyaya bunun en güzel örneklerini vermiştir.
Bir ülkenin elitleri yabancı kültür öğeleriyle düşünmeye başlarlarsa yabancılaşırlar. Salim bir akılla düşünme yeteneğini kaybederler. Ülkesinin çıkarlarını koruyacak düşünceler üretemezler. Tam tersi ülkesinin düşmanları gibi düşünmeye, davranmaya, onların çıkarlarına uygun fikri söylemlerde bulunmaya başlarlar. Yetiştirildikleri kültür ve medeniyetin içimizdeki gönüllü temsilcileri olurlar. Artık o ülke huzur bulamaz.
Bir ülkenin aydınları ve yöneticileri bu hale gelmişse dış düşmana gerek kalmaz.
Tarihimizin son iki yüz yılına baktığımız zaman fikir ve eylemleriyle dış düşmanı aratmayacak aydınların yetiştiğini/yetiştirildiğini görürüz.
Osmanlı’nın son dönemindeki İttihatçı aydınlar tam da böyledir. Dış düşmanlarla kurdukları fikri-fiili birliktelik ile çarşaf büyüklüğünde aldıkları Osmanlı’yı mendil haline getirdikleri tarihi bir vakıadır.
Kürt kimliğini inkar ederek uyguladıkları asimilasyon politikaları ile sorunu bu hale getirenler de, teröristlere ve terörizme destek olanlar da toplumumuza yabancılaşmış bu aydınlardır.
Bunların günümüzdeki temsilcileri olan akademisyenlerin imza attığı bildiri de aynı korkunçluktadır.
Bir akademisyenin şu yazdıklarına bakar mısınız?
“Devlet haklarını tanımayarak ve müzakere sürecini bitirerek Kürtlerin tamamını “suç” işlemeye, “suça” ortak olmaya ve “suçu” çoğaltarak özgürleşme sürecini devam ettirmeye mahkum etti. Ey Kürtler, ne kadar suç işlerseniz o kadar özgürleşirsiniz, suçsuz kalmamaya bakın!”
Hendek kazan, bomba tuzaklayan, çocukları ve sivil halkı öldüren, bölge insanının evlerini işgal ve mallarını gasp eden, birlik ve bütünlüğümüze kast ederek ülkemizi bölmek isteyen teröristlere ve terörizme tek laf etmeyen, ama vatanın bölünmez bütünlüğünü savunan, terörü sona erdirmek isteyen devleti ve devletin meşru güçlerini suçlayan bu akademisyenlerin bildirisi tam bir ihanet belgesidir.
Bu bildiri, teröristlere ve terörizme destek olmaktır.
Bu bildiri, vatanın bölünmez bütünlüğüne açıkça bir saldırıdır.
Bu bildiri, terörü sona erdirmek isteyen devlete ve meşru devlet güçlerine açık bir başkaldırıdır.
Bu bildirinin fikir hürriyeti ile, görüş ve düşünce açıklama hakkıyla izahı mümkün değildir.
Vatana ihanet bir hak değil, çok ağır bir suçtur.
Üniversitelerimizde PKK’ya fikri destek sunan akademisyenler nasıl yetiştirilebilmiştir?
Aydınımız nasıl bu kadar körleşebilmiş, aklı selimden nasıl bu kadar uzaklaşabilmiştir?
İşin asıl vahim olan, üzerinde asıl düşünülmesi ve tedbir alınması gereken tarafı budur…
MADLEEN GEMİSİ
RUSYA’NIN “PEARL HARBOR”U
TÜRK DEMOKRASİ TARİHİ’NİN YÜZ KARASI: 27 MAYIS
İÇİMİZDEKİ ZEHİRLİ MANTARLAR
PKK NEDEN SİLAH BIRAKTI?
GÜVENLE YAŞANABİLİR BİR ÜLKE OLMAK
E-MUHTIRA VE OSMANLI TOKADI
TÜRKİ CUMHURİYETLERİN JEOPOLİTİK KÖRLÜĞÜ
İKLİM KANUNU…?!
SİYASET GERİLİM DEĞİL, ÇÖZÜM ÜRETMELİDİR.