Bu Toprağın İnsanı Olmak

Yabani otlar vardır. Toprağa yabancı. Ayrıklar, sarmaşıklar gibi.

Yararlı bitkilerle sürekli kavgalıdır onlar.

Ürünlerin gövdelerine sarılırlar. Yararlı bitkilerin yetişmesine, serpilip gelişmesine engel olurlar.

Yapıcı ve yararlı olmak onların genlerine aykırıdır. Onlar üretime, gelişmeye hep muhaliftirler.

Sürekli yolarsınız. İnatçıdırlar. Yeniden çıkarlar. Bu böyle sürer gider.

Vücudumuzdaki mikroplar ve parazitler de böyledir.

Yaşadığı topluma, o toplumun kültürel değerlerine yabancı insanlar da bu yabani otlara benzer.

Yabani otları, yararlı bitkilerden kolayca ayırabilirsiniz.

Ama toplumuna yabancı insanları anlamak, zehirli olanla olmayan mantarı anlamak kadar zordur.

Bunları anlamanın bazı ipuçları vardır.

Toplum çoğunluğuyla ve toplumun kutsallarıyla sürekli kavgalıdırlar.

Ezanla kavgalıdırlar. Başörtüsüyle kavgalıdırlar. Namazla niyazla araları hiç iyi değildir. Hacıya, hocaya, camiye cemaate çattıkları kadar, sarhoşa, ayyaşa, meyhaneye çatmazlar.

Meşhur günah çıkartma yöntemleri “Babam hacı, annem başörtülü” demeleridir.

Aydın geçinirler. Ama “Ödül de, ceza da şahsidir” evrensel hukuk kuralını unutuverirler.

Annelerinin, babalarının gölgesine sığınırlar, ama onları örnek almadıklarına hayıflanmazlar.

Halkın iradesi konusunda çok iddialı ve büyük laflar ederler. Sonra da fena halde çuvallarlar.

“Büyük lokma ye, ama büyük konuşma” atasözünden nasiplerini almamışlardır çünkü.

“Taksim’de anırmaktan”, “kendini yakmaktan”, “vekilliği bırakıp tavuk beslemekten”, “yazarlığı bırakmaktan”, “ülkeyi terk etmekten” bahsederler.

Ama sözlerini tutmazlar, tutamazlar. Ne anıracak sesleri, ne kendilerini yakacak cesaretleri, ne vekilliği bırakacak özverileri, ne yazarlığı bırakacak yürekleri, ne de tavuk besleyecek becerileri vardır.

Tavuk beslemek bilgi ve maharet ister. Bunlara iki tavuk verseniz akşama birini kaybedip gelirler.

Birlikten değil, ayrılıktan nemalanırlar. Toplumdaki ırk ve mezhep ayrılığını körüklerler. Sırtlarını Allah’a ve Millete değil, terör örgütlerine dayarlar.

Tutarsız ve vefasızdırlar. Dine hizmet adı altında Müslümanların destekleriyle palazlandıklarını unutup, güçlerini destek aldıkları Millet aleyhine kullanırlar. Hatta, Allah’tan korkmadan terör örgütüne bilgi sızdırırlar,  O’nun siyasi uzantısına oy vermekte sakınca görmezler.   

Millet; binlerce yıllık tarihi birikim, tecrübe ve sağduyusuyla zehirli olanla olmayanı ayırıp,  iradesini ortaya koyunca şaşırırlar, şapşallaşırlar. Kökleri topluma tutunmadığı için başarılı olamadıklarını anlamazlar. 

Menfaatçiler çark edip, sahte barış çubuğu uzatırlar. Bazıları kamufle olma yolunu seçerler.

İnatçı olanları Millet iradesine saygı duymadığı gibi, O’nu cahillikle, kandırılmış olmakla suçlarlar.

 “Demokrasi ve milli egemenlik” deyince mangalda kül bırakmazlar. “Seçim her şey demek değildir”  diyerek “darbe ile iktidara gelmek”ten medet umarlar.

Millet; faydalı bitkilerle, zehirli sarmaşık ve mantarları ayıracak, tecrübe ve ferasete sahiptir.

Bitkilerin iradeleri yok, ama sizin var. Gelin “bu toprağın insanı” olun…

“Bu toprağın insanı” olun da, Türkiye’nin birliğine, dirliğine, gelişmesine katkıda bulunun…


Yazarın Diğer Yazıları