“ÇOKLU BARO” VE SARSILAN SALTANATLAR

Bu günlerde ülkenin en önemli gündemlerinden birisi "Baro seçim sistemi” ile ilgili düzenleme.

Hazırlanan taslak "çoklu baro” olarak nitelenen ve 5.000'den fazla üyesi olan baroların bulundukları illerde 2.000 avukatın talebi ile yeni baroların kurulabilmesine imkân sağlıyor.

Bu düzenleme 5000'den fazla üyesi olan Ankara, İstanbul ve İzmir Barolarını çıldırttı. Avukatların hiçbir haklı mücadelesinde yanlarında olmayan üç büyük baro, saltanatları sarsılınca hemen mitingler düzenlemeye başladı. Niye mi?

İstanbul'da yapılan 2018 yılı seçiminde 41.462 avukattan 26.756'sı oy kullanmış. Mevcut yönetim 8.195 oy almış. Yani oy kullananların % 31,06'sı mevcut yönetime oy vermiş.

Tüm oylar üzerinden yüzde %19,7, seçime katılanlar üzerinden yüzde 31,06 oy aldıkları halde Başkanlık, 11 kişilik yönetim, 4 kişilik denetim, 3 kişilik disiplin ve 137 kişilik TBB Delegasyonunun tamamını kazanmışlar. Yani yüzde 31,06 oyla yüzde 100 temsil hakkı. Ankara ve İzmir Barolarında da durum aynı.

Sadece İstanbul Barosundan seçilen 137 temsilci TBB'nde 1/3 oy hakkına sahip.

Çoğulculuğu, demokrasiyi, temsilde adaleti savunanlar, yüzde 50'den fazla oy alanlara diktatör derken, aldıkları üçte bir oyla tüm makamları işgal etmelerinde bir sakınca görmüyorlar.

Bu üç baro, aldıkları yüzde 30 civarındaki oy ile hem kendi barolarında, hem de TBB'nde saltanat sürüyorlar. Baroyu "Kale” olarak görüyorlar. Saltanatlarından vazgeçememek için bu son derece antidemokratik sistemin devamını savunuyorlar.

Kendilerine oy vermeyen yüzde 70'lik avukat çoğunluğunun temsil edilemiyor olmasından hiç rahatsızlık duymuyorlar.

Temsilde adaletin olmadığı, üç büyük baronun blok liste olarak gönderdiği, delegelerin çoğunluğu elinden bırakmadığı TBB'nde avukatların sorunlarına çözüm üretilmesi mümkün mü?

Seçimdeki adaletsizlik bir yana, bu barolar avukatların mesleki sorunları dışında başta siyaset olmak üzere her şeyle ilgileniyorlar.

"LBTGQ+”lilere destek veriyorlar. Başörtülü avukatlarla uğraşıyorlar. İktidar karşıtı siyasi açıklamalar yapıyorlar. Bunlarla uğraşmaktan Avukatların mesleki sorunları ile uğraşmaya vakitleri kalmıyor anlaşılan.

Baroların mitingine katılmak isteyen biri "Avukat olma şartı var mı?" diye soruyor.

Cevap: "Hükümet karşıtı olman yeterli, çünkü dert adalet filan değil, sen halen mevzuyu anlamadın galiba"…?! Yani mesele yine avukatların sorunları değil. Militanlar yürüyecek.

Hatırlanacağı gibi, Türk Tabipler Birliği, PKK tarafından yapılan hiç bir eylemi terör olarak nitelendirmediği halde, Afrin operasyonuna karşı çıkmıştı.

Türk Tabipler Birliği ve benzeri meslek odalarının seçim sistemi, faaliyetleri ve skandal açıklamaları da Türkiye Barolar Birliği'nden farklı değil.

Savunma erki, kendi seçimlerindeki adaletsizliği görmüyorsa nasıl adaletin temsilcisi olacak?

Ne diyelim? Galiba tuz koktu…


Yazarın Diğer Yazıları