Dedemizin Hesabı

Lokantacı : “ İstediğiniz kadar yiyin için ücreti torununuz ödesin.” diye ilan asmış. Adam girmiş lokantaya. İstediği gibi karnını doyurmuş. Kabarık bir hesap gelince adam:
“- Hani hesabı torunum ödeyecekti ” diye itiraz etmiş.
Garson cevabı yapıştırmış: -Beyefendi bu dedenizin hesabı...
Kürt yoktur.Karda yürürken kart-kurt sesi çıktığı için ''Kürt '' denmiş. Onlar da ''Türk’tür” safsatasına inanan mantık yoksunu idareci-dede-lerimizin faturasını şehit kanlarıyla ödüyoruz.
Kürt veya Türk olmanın övünme ya da yerinme nedeni olmadığını, tercih ederek Kürt veya Türk olmadığımızı-sanki PKK sağlamış izlenimi oluşmadan- keşke devleti yönetenler görseydi de Kürt kardeşlerimizin kimliğini tanısaydık. Bu basiretsizlikle bunca acı çekip yüklü fatura ödemeseydik.
PKK’ye destek vermeyen hatta devletine, dinine bağlı masum Kürt halkı ile PKK’yı aynı kefeye koymama basiretini gösterseydik de bu acıları çekmeseydik.
Keşke Diyarbakır cezaevinde -suçlu olsalar da- mahkumlara işkence edilmese, kin ve nefret tohumları atılmasaydı. BM uyardığı için değil, insan onuru ve İslam'la bağdaşmadığı için işkenceye karşı çıksaydık.
Keşke yöneticiler “heybeli, gerici, yobaz, cahil, haso, memo” diye üstten baktıkları halkın varlık nedenleri olduğunu fark edebilselerdi.
Devlet yetkilileri lokal ve kulüplere kapanarak aralarında briç, poker oynayan seçkin elitist pozlarında böbürlenmek yerine halkın arasına karışabilseler, onlarla hemhal olabilseler, dertlerini sevinçlerini paylaşabilseler, yan yana camide saf tutabilselerdi. Dünya tarihini okuyabilseler, halkından kopuk devlet ve yöneticilerin başarısız olduklarını anlayabilselerdi.
Devlet, miras aldığı Osmanlı Devletine, kurumlarına, inanç ve geleneklerine düşmanca yaklaşmasa, bu birikimden yaralanma akıllılığını gösterebilse “Kürt beylerim” diyen Osmanlıyı örnek alsa ve Kürtleri devletin kurucu unsuru olarak gören ''Lozan Antlaşmasını” hayata geçirebilseydi.
Tango yerine, halk oyunlarını; Mozart yerine Itri’yi, Dede Efendiyi, Hacı Arif Bey’i  sevebilseler, içkili balolara gidip halkçı geçinmek yerine halk meclislerine gidebilselerdi.
Kürtlüğü kart-kurt sesi ile izah eden basiretsizler olmasaydı, Kürt meselesi olmazdı. İşkence olmasa , yöneticiler halka tepeden bakmasa, PKK istismar edeceği bir alan bulamazdı.
“Çıkarın şu kadını dışarı” diye meclis kürsüsünden bağırıp milletvekilini hedef gösterenler eğitim hakkı engellenen başörtülü kırgınlar, bu zulme kızan küskünler oluşturdu. Faturayı biz ödüyoruz.
Irk temelli, Fransız İhtilalinden mülhem ithal Batı düşünceleri dayatılmasaydı, Millet, laik anti laik, sağcı-solcu, Kürt-Türk, İslamcı-Batıcı, Alevi-Sunni gibi kamplara ayrılmazdı.
Keşke dedelerimizin basiretsizliği ile bunca acı çekip yüklü fatura ödemeseydik.
Keşke demek hiçbir şeyi çözmez. Ama acılarımızın kaynağını göstermeden tarihten ders almadan sorunlarımız da çözülemez.
Tesbit ve tenkitlerimiz... Biz yandık onlar yanmasın!
Yanlışlar tekrarlanmasın.
Torunlarımız yüklü fatura ödemesin, diyedir.


Yazarın Diğer Yazıları