HDP’Yİ KAPATMA SEFERBERLİĞİNE ÇAĞRI.

Koalisyon ve seçim hükümeti kurma çalışmalarına tüm siyasi partilerin, özellikle de muhalefet partilerinin uzlaşmaz tutumu damga vurdu. Nihayet “Seçim Hükümeti” kuruldu.

Bu kargaşada “siyasi sistemin” ülke idaresindeki zaafları, tıkanıklıkları da gün yüzüne çıktı.

Bölücü terör örgütü PKK’nın 30 yıldır ülkeyi kan gölüne çevirdiği, HDP’nin PKK’nın siyasi uzantısı olduğu artık çok açık hale geldi.  HDP; 7 haziranda barajı aşınca, sistemin “terör örgütüyle özdeşleşmiş bir siyasi parti”ye karşı kendini koruyacak siyasi gelenek ve uygulanmasının olmadığı veya hukuku işletemediği ortaya çıktı.

HDP, hazine yardımı alıyor, milletvekillerine maaş ödeniyor. “Seçim Hükümeti”’nde bakanlık veriliyor.

Yani PKK, devlet yardımlarıyla silahlanıyor, devletin askerine, polisine kurşun sıkıyor.

Şu garipliğe bakar mısınız? Devlet gözünü oyacak kargayı besliyor.

Siyasi partiler çekişmeyi bırakıp,  bu garabeti önlemek için çaba göstermiyor veya gösteremiyor.

Partilerin; çok daha basit meseleler için “hukukçu milletvekillerimiz değerlendiriyor” diye hava attıkları malum.  “Şimdi o kariyerli hukukçularınız nerede?, onlar hava atmak için mi var?”, “güvenlik güçlerimiz vatan için can verirken, neden hukuki bilginizle vatan savunmasına destek olmuyor sunuz?” diye sormak gerekmez mi?

 “Anayasal hak ve hürriyetlerin, anayasal düzeni yıkmak için kullanılamayacağı, hak ve hürriyetlerin, bu şekilde yorumlanamayacağı” Anayasa Hukuku’nun en temel ilkelerindendir.

Sadece bu ilke bile HDP’nin hazineden yardım almasına, milletvekillerine maaş ödenmesine, “Seçim Hükümeti”nde ve Bakanlar Kurulu’nda temsil edilmelerine engeldir. 

Eş başkan ve yöneticilerinin sırtlarını PKK’ya dayadıklarını açıklamaları, belediyelerinin imkanlarını PKK emrine vermeleri, sözde özerklik ilan etmeleri, milletvekillerinin PKK’ya silah taşımaları ile HDP’nin; terör örgütüne açıkça destek verdiği,  onun siyasi uzantısı olduğu tartışmaya yer bırakmayacak biçimde sabit olmuştur.

HDP bu duruşuyla; devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne savaş açmıştır.  ”Anayasanın 68. maddesinin 4. fıkrasını, Siyasi Partiler Kanunu’nun 4. kısım hükümlerini ihlal etmiştir.

Anayasa Mahkemesi’nin yerleşik içtihatları “terör odağı olan siyasi partilerin” kapatılacağı yönündedir. Geçmişte sudan sebeplerle parti kapatma davası açan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nı göreve çağırıyorum.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Anayasa Mahkemesi, İktidar ve muhalefet partileri acil olarak, “siyasi parti kurma ve faaliyette bulunma hak ve hürriyetini kötüye kullanan, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne karşı savaş açan” HDP’nin kapatılması için yetkilerini kullanmalıdırlar.

Kapatma davası açılırken -gecikmesi telafisi güç ve imkansız zararlar doğuracağından- HDP’ye hazine yardı mının kesilmesi, “Seçim Hükümeti”nde temsilinin önlenmesi, söz ve fiilleri ile teröre destek olan HDP’li vekillerin maaşlarının kesilmesi, dokunulmazlıklarının –tedbiren ve ivedi olarak- kaldırılması istenmelidir.

Tüm okuyucularımı HDP’nin kapatılması için; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na, tüm siyasi parti liderlerine, milletvekillerine, partilerin il ve ilçe teşkilatlarına toplu imzalı dilekçeler göndererek, sosyal medyada paylaşımlarda bulunarak, yüz yüze görüşerek demokratik baskı oluşturma seferberliğine çağırıyorum.

Şehitlerimizin aziz hatıralarına saygı için, vatanın bölünmez bütünlüğü için, bu dini ve milli görevi yerine getirmeye çağırıyor ve yoğun katılım bekliyorum. 

Allah; milli birlik ve beraberliğimizi bozmasın. Allah yar ve yardımcımız olsun…


Yazarın Diğer Yazıları