IRKÇILIK FİTNESİ VE ÇÖPLÜKLERDE BİRLEŞMEK

 

Hatırlayacaksınız. Sosyal medyada paylaşılmıştı.

Bir Suriyeli mülteci özetle "Biz Suriye'de Şii'si, Sünni'si, Hıristiyan'ı Türkmen'i Arab'ı Kürdü

peşin hükümlü ve ön yargılı yaşıyorduk, birbirimizi dışlıyorduk. Kimse kimseyi beğenmiyordu. Herkes sosyal medyada küfürleşiyordu, herkes herkesten uzaklaşıyordu, herkes çok bilmişti, herkes en ahlaklı en dindar en namuslu benim diyordu. Şimdi durum değişti. Hepimiz Gaziantep ÇÖPLÜKLERİNDE BİRLEŞTİK. ÇÖP TOPLARKEN ARTIK KİMSE KİMSEYLE TARTIŞMIYOR, ÇÖPLÜĞE DÜŞÜNCE BİRLEŞMEYİ ÖĞRENDİK”.

"ÇÖPLÜKLERDE BİRLEŞMEK” "ÇÖP TOPLAR HALE GELİNCE TARTIŞMAMAK” İbretlik bir son.

"Belki yollarından dönerler diye andolsun onlara büyük azaptan önce dünya azabından tattırırız” (Secde Suresi 21 Ayet)

Allah asrın felaketi ile bize de "Yanlışlarımızdan dönelim diye dünya azabından tattırdı” ve

Yaşattığı depremlerle Şii, Sünni, Hıristiyan, Türkmen, Arap, Kürt, zengin, fakir, işçi, işveren Türkiyeli, Suriyeli ayrımını ortadan kaldırdı ve hepimizi eşitleyiverdi.

Ama biz hala ders almıyor, siyasi görüşlerimizi, mezhebimizi, ırkımızı öne çıkararak ayrımcılık yapmaya, fitne ateşini körüklemeye devam ediyoruz. Maalesef.

Yurtlara Suriyelileri almamak, alınanları çıkararak Türkleri yerleştirmek hangi insaf ve iz'anla bağdaşır? Yaralı düşman askerini sırtında taşımasıyla övündüğümüz ecdadın torunları bu ayıbı nasıl yapabilir?

Can derdinde olan depremzede için yapılabilecek tek ayrım vardır: O da kimin daha çok yardıma muhtaç olduğu hususudur.

Bir dostum "Deprem bölgesinden diyaliz hastaları Konya Havalimanına getirildi. Türkler ambülanslara alınarak diyaliz ünitelerine yatırıldı. Ama Suriyeli hastalar orada bırakıldı. Devreye girdim. Konya Milletvekilimiz Leyla Şahin USTA hanımefendinin gayretleriyle onlar da hastaneye yatırıldı.” Dedi.

Kanım dondu.

Bir depremzedeye dayalı döşeli ücretsiz bir ev buldum. Ev sahibi çok ilgilendi. Hatta dolaplarını dolduralım teklifinde bile bulundu. Ama depremzedenin Suriyeli olduğunu öğrenince evi vermekten vazgeçti.

"Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir kadından yarattık. Birbirinizi tanıyıp sâhib çıkmanız için milletlere, sülâlelere ayırdık. Şunu unutmayın ki Allâh'ın nazarında en değerli, en üstün olanınız, takvâda en ileri olandır. Muhakkak ki Allâh herşeyi bilir, her şeyden hakkıyla haberdârdır. " (El-Hucurât Suresi 13 Ayet)

Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV) Veda Hutbesinde "…Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Adem'in çocuklarısınız, Adem ise topraktandır. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur.” Diyerek ilk insan hakları bildirisini tüm insanlığa sundu.

Ayet ve hadisler bu kadar açık iken hala ırkçılık, kavmiyetçilik, ayrımcılık nasıl yapabiliyoruz?

Bu ayrımcılığı yapanlar Allah'a hesap vereceklerini hiç düşünmüyorlar mı?

Yaşadığımız depremin acıları bu kadar taze iken, malın-mülkün, mevkiinin-makamın, gençliğin,-güzelliğin geçici ve yalan olduğunu bu kadar yakından idrak etmiş iken hala bu ayrımcılık fitnesi kalbimizde yaşayabiliyorsa -Allah korusun-yeni felaketler kapımızda demektir.


Yazarın Diğer Yazıları