TEKNOKRATİK TEK DÜNYA DEVLETİ
Hz.Şems-i Tebrizi,Hz. Mevlânâ sema ve Biz
MEVLANA’YI ANLAMAK
Konya’nın Taşına Toprağına İsmi Yazıldı
Milletin Sinirini Bozmayın!
SURİYE ZAFERİ’NİN 1. YILI VE DOHA ZİRVESİ
KAZA VE KADER İNANCINI DOĞRU ANLAMALIYIZ
Dolardan Kaçan Yatırımcıları Altının Cazibesi Baştan Çıkardı
TERAZİ
Çözüm Üreten Çağdaş Atan Aranıyor
Mevlana, Hoca Efendi ve Diğerleri…
Skor 1-1, kazanan Rize!
CADILAR BAYRAMI’NIZ KUTLU OLSUN MU?
SAĞLIK BAKANINA MEKTUP
11. YARGI PAKETİNE LGBT’DE EKLENMELİ
BİZİM KUŞAĞA OKUMAYI SEVDİREN YAZAR KEMALETTİN TUĞCU
Bocuk Gecesi Cadılar Bayramı’na Karşı
Samsunspor ders verdi, Konyaspor izledi…
Bırakmanın İnceliği
Milletin ekmeği ile oynamayın! Konya’da ekmek neden zamlandı?
Musluktan Akan Yalanlar, Akmayan Sular
İnsanın dünyaya gönderilme hikmeti imtihandır. İmtihanda amaç bezm-i elestte verdiği söze uygun olarak kimin en güzel ameli işleyeceğini (mülk,67/2) belirlemektir. Kısacası dünya hayatında en büyük esas hakikate iman ve onun çizgisinde yaşamak.
Müslüman hakikati bütün söz ve amellerinde göstermek, ilan etmek durumundadır. Kısaca onun içinde ve dışında konuşan yalnız hakikat olmalıdır.
Bediüzzaman Said Nursi vasiyetnamem dediği ''Konuşan yalnız hakikattir'' başlıklı risalesinde bu konuyu işler. Kaderin iman hakikatlerini anlatırken onu nasıl hakikate , saf hakikate yönlendirdiğini anlatır.
Tebliğcinin yaptığı hizmetini bırakın dünyevi kemalata , uhrevi kemalata dahi vasıta ve basamak yapmasının hakikate saygısızlık olduğunu anlatır Üstad.
Uhudun okçularının harp alanındaki ganimetten bigane kalarak sadece ve sadece kendilerine verilmiş görevi yerine getirmeleri gerekir. Çünkü mükafat sadece ve sadece Allah'tan beklenmelidir. Bütün ibadetlerde gaye Allah rızasıdır. Dünyevi bir gaye araya girdiği anda ibadetin sırrı olan ihlas kaybolur. İhlas kaybolduğunda ibadet ibadetlikten çıkmıştır.
Son günlerde müslümanlar arasında fitne çıkarılmak istendiğini ve bunu önlemenin tek yolunun herkesin kendi görev alanında kalarak samimi anlamda mükafatını sadece Allah tan beklediği görevine odaklanmasını ve yaptığı hizmetine mukabil asla dünyevi rütbe , makam , menfaat beklentisine girmemesi gerektiğini yazıyoruz.
Aksi takdirde çürük bir ceviz mahiyetindeki şu dünya ve dünya menfaatleri için kavga eden çocuklar gibi hepimiz kaybeder ve Rabbimizin musallat edeceği zalimlerin zulmün kendi amellerimizle fetva veririz.
Kulluğun en güzel örneklerini sergileyen adil halife Hz. Ömer'den bir misalle yazımı kapatıyorum. Misale bakalım ve kendimize bir soralım.
Adaletin ve hakikatin neresindeyiz ???
'' Kıtlık yıllarıydı…
Hz. Ömer dolaşırken, fevkalâde semiz bir deve gördü. Çobanı çağırıp sordu:
“Bu semiz devenin sahibi kim?”
Çoban, “Oğlunuz Abdullah” deyince can evinden vurulmuşa döndü. Çünkü o Ömer'di, adâlet timsali Ömer! Öyle ki, yönettiği insanlar ondan bir metre fazla kumaşın hesabını sorabiliyorlardı.
Oğlu Abdullah'ı buldu:
“En semiz deve seninmiş oğlum, diğerleri bir deri bir kemik, bu nasıl oldu?”
Abdullah makul ve mantıklı gerekçeler sıralamaya başlayınca Hz. Ömer bir el hareketiyle oğlunu susturdu:
“Sus ey Abdullah! İşin aslını ben sana anlatayım: Halifenin oğlunun devesidir diye en iyi otları senin devene yedirdiler, en besleyici otların yeşerdiği bölgeyi senin devene ayırdılar.
Sadece senin devene çok iyi baktılar. Şimdi bu deveyi al, sat, ana parayı ayır, kârını hemen bana getir, Beytü'l-Mal'e (devlet hazinesine) devredelim. Çünkü halife unvanı devletindir. Devletin unvanı ile kazanılan para da devlete aittir. Aksi halde nüfuz ticareti yapmış oluruz. Bu da bir nevi helal malı harama dönüştürür.”
Mevlana, Hoca Efendi ve Diğerleri…
Okyanus mu, Kuyu mu?
Acı mı, Tatlı mı?
Kötü Koku Kimden Geliyor?
Evde Oturan ERKEN Ölür!
Acıya/Musibete Ağlamanın Etkisi
Dinin Geleceği
Kendi Ekseni (Egosu) Etrafında Dönmenin Usulü
Doğa’dan Allah’a…
Hiçbir Başarının Bedeli “Şerefimiz” Olmamalı!