Şerefli, önemli ve üstün adamın oğlundan hakkını al!

İslam dini "kerem sahibi” olarak yaratılan insanın haysiyet ve şerefini koruyan/kollayan ilkeleri öncelikli olarak zikretmiştir.

Mekke'de gelen ayetlerle esmanın mahiyeti kendisine öğretilen ve meleklerden saygı anlamında secde istenen insan; insan kaldıkça haysiyet ve şerefi dokunulmazdır.

Benim İslam'ın resmi dediğim Hz. Bilal'in Kâbe'nin damına çıkarılması bu insan haysiyet ve şerefinin zirveye çıkarılmasının tablosudur.

Aşağıda Araplarca asırları aşan geleneklerle belirlenmiş farklı kabilelerden soylu, zengin, makam sahibi yüzbinlerce sahabe beklerken İslam Kâbe'nin damında "Allahu ekber/Allah en büyüktür”ü ilan etmek için siyahi bir köle azatlısını tercih etmiştir.

Bu yol beyaz Ebu Zer-i Gifari Bilal-i Habeşi'ye ”ey siyah kadının oğlu” dediğinde Allah Resulü'nün kıyamete kadar kulağımıza küpe yapacağımız hutbesiyle açılmıştı. Hutbeyi dinleyen Ebu Zer Bilal-i Habeşi'nin kapısının eşiğine yüzünü koyup;

"O siyah ayağıyla bu beyaz yüze basmadıkça bu yüz bu eşikten kalkmayacaktır” sözündeki ve samimiyetiyle özür dilemişti.

Hutbenin mottosu şuydu:

Asabiyeye(takva dışında her tür üstünlük iddiasına) çağıran bizden değildir.

Asabiye(takva dışında her tür üstünlük iddiasına) için savaşan bizden değildir.

Asabiye(takva dışında her tür üstünlük iddiasına) için ölen de bizden değildir.

Raşit 4 halife bu anlayışı devam ettirdi ve dünya tarihine bu dönem "asr-ı saadet” olarak geçti.

Adaletin zirve şahsiyeti Hz. Ömer'den insan haysiyet ve şerefini ayakta tutan bir uygulaması ile yazımı tamamlayalım:

Enes (r.a.) rivayet ediyor:

Biz Hz. Ömer'in yanındaydık. Orada Mısırlı bir Kıpti feryat etti.

Ömer nedenini sorunca; adam şöyle dedi:

Amr b. As(Mısır genel valisi) at yarışı yaptırdı, benim atım öne çıktı, bunu herkeste gördü. Ama Amr b. As'ın oğlu Muhammed;

"Vallahi bu benim atım” dedi.

Yakınımıza gelince, atı tanıdım ve "Vallahi bu benim atım” dedim.

Bunun üzerine, o beni kırbaçlamaya başladı ve:

"Bilmez misin ben önemli, şerefli ve üstün kimsenin oğluyum” dedi.

Muhammed b. Amr b. As günümüzde çok duyduğumuz "sen benim kim olduğumu biliyor musun?” cümlesinin o günkü karşılığı olarak gururu, kibri, sonradan görmeliği, uçurularak geldiği makam ve parayı hazmedememenin fotoğrafını, nobranlığı ifade anlamında; "Bilmez misin ben önemli, şerefli ve üstün kimsenin oğluyum” demişti.

Bunun üzerine Hz. Ömer(r.a.) ona ; "Peki gel yanıma otur bakalım” dedi, sonra Amr b. As'a mektup yazarak;

"Mektubumu alır alma oğlun Muhammed'i de yanına al, hemen buraya gel” diye emir verdi.

Mektubu alan Amr b. As oğlunu çağırarak; "Bir suç mu işledin?” diye sordu, o da "hayır” diye cevap verdi. Amr b. As: "O halde, Ömer neden seninle ilgili bu mektubu gönderdi” dedi.

Amr b. As ve oğlu Muhammed Mısır'dan uzun bir yol kat ederek Medine'ye Ömer'in huzuruna geldiler.

Enes(r.a.) diyor ki: Ben Ömer'in yanındaydım. Amr b. As'ın sade bir kıyafetle geldiğini gördüm. Hz. Ömer; Müşteki Mısırlı nerede?” diye sordu. O da: "Ben buradayım” dedi.

Hz. Ömer mağdur Mısırlıya:

"O kırbacı al ve bu önemli, şerefli ve üstün adamın oğlundan karşılığını al" dedi.

Mısırlı Amr b. As'ın oğlu Muhammed'e iyice vurdu.

Kısastan sonra Hz. Ömer:

"O kırbacı babası Amr b. As'a da vur, çünkü o babasının yetkisine güvenerek bu suçu işledi" dedi.

Sonra Hz. Ömer(r.a.) Amr b. As'a ve oğlu Muhammed'e dönerek;

"Sizler, inşaları ne zaman kendinize köle yaptınız? Halbuki anneleri onları özgür olarak doğurdu” diyerek Mısırlı Kıpti'ye döndü:

"Güven ve huzur içinde ülkene dön. Herhangi bir sorunla karşılaşırsan bana yaz” dedi. (Ebu'l-Hasan Nedvi, Dünya Kültür ve Medeniyetine İslam'ın Etkileri, 46.)

İslam, iman ediyor ve teslim oluyorsak böyle bir din, bu şekil bir hayat sistemi emrediyor.

Kim takva dışında herhangi bir asabiyeden dolayı üstünlük iddiasında ise İslam'dan değildir.

Yazarın Diğer Yazıları