HÂLLERDEN HÜKÜMLERE BİR YANILGIYI ANLATMAK
AKLIMA TAKILAN DELİ SORULAR
Olmaklık Üzerine Bir Aynadan
Sancımız GAZZE…
Görmemek için kör olmak lazım
DOHA SALDIRISI İSLAM ÂLEMİ’NİN 11 EYLÜL’ÜDÜR.
Zehirli gelecek gelmesin
AİLE; GÖZ AYDINLIĞI VE CENNET VESİLESİDİR
Piyasalarda öngörülebilir fiyat kavramını allak bullak ettiler
iPhone 17 almayın, TOGG alın
Basit hatalar ağır fatura
VİCDAN
Yeterli ve Dengeli Bir Eğitimle İki Kanatlı Çocuklar!
Kendine Yenilen Konyaspor
Milli Takım Konya’yı, Konya Milli Takımı sever
HAYATIN ANLAMINI KAVRAYAN İKİ ŞAHSİYET KUSS B. SAİDA VE EBU’L-BEKA ER-RUNDÎ
TRAFİK SORUNUN ÇÖZÜMÜ İŞTE BURADA!
Efsanelerin Yemişi
Linç Edilen Hekim ve Sessiz Çoğunluğun Feryadı
Rakamlarla Otomobil Piyasası
BASIN DİLİ
Dünyayı, imtihanı, aileyi, vefayı, cemaatin/cemiyetin/ümmetin değerini, kardeşliği, vefayı, dostluğu en güzel anlatan şiirlerdendir "Tut Ellerimden.”
Merhum Abdurrahim Karakoç akıl çeşmesinden akıtıp, gönül imbiğinden süzdüğü dizelerle insan/değer ilişkisinin çerçevesini çizmiş ve muhteşem bir tablo olarak resmetmiştir.
"Sırattan incedir sevda köprüsü,
Beraber geçelim tut ellerimden,
Niyet ak güvercin vuslat gökyüzü
Beraber uçalım tut ellerimden”
Hz. Peygamber (s.a.v.), Hira mağarasındaki kutlu doğumunun arkasından hemen eşi Hz. Hatice (r.a.) koşmuş ve "tut ellerimden” demiştir.
Eşiyle başlayan halkalara Hz. Ebu Bekir (r.a.) ve daha sonrasında Dar'ul-Erkam'da yetiştirdiği gençleri eklemiş ve onlara "tutun ellerimden” saadete uçalım demiştir.
Muhatap olduğu kişiye tam anlamıyla Hızır değeri vermiş ve ondaki "irfan” dan sonuna kadar istifade etmiş; dileyen muhatabına da kendisindeki "irfan”ı cömertçe sunmuştur.
Tuttuğu eli, muhatabı salmadığı sürece asla salmamış, O kutlu eli bey'at ederek tutanlardan kısa sürede dünyanın en mümtaz topluluğunu yetiştirmiştir.
Akabe bey'atlarıyla başlayan kardeşlik sözleşmeleri; kadim kan davaları olan Evs ve Hazrec'in barıştırılması ve kaynaşması; Muhacir ve Ensar'ın dillere destan kardeşliği ve Medine Vesikası ile tüm şehrin kardeşliğine uzanmıştır.
Rahmetle kuşanmak ve çevresindeki herkese ve her şeye rahmet olmak böyle bir şey.
Ellerinden tuttuğunuza değer katmak ve ondan değer almak; "li tearafu” sırrı yani.
"Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız ve diğerinizin değerinizden istifade etmeniz için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O'na en çok saygı ve hürmet göstereninizdir. Şüphesiz Allah her şeyi bilendir, her şeyden haberdar olandır.” Hucurat, 49/13.
Rahmet Peygamberi (s.a.v.)'nin bu ilişkisini; O'na samimi ve dürüstçe muhatap olan Ömer bin Hattap üzerindeki etkisini Bedizüzzaman Said Nursi şöyle şiirleştirir:
"Bir nazar-ı peygamber
Birden bire kalb eder
Bir bedevî câhil, bir ârif-i münevver.
Eğer mizan istersen:
İslam'dan önce Ömer,
İslam'dan sonra Ömer.
Birbiriyle kıyası:
Bir çekirdek, bir şecer.
Def'aten verdi semer,
O nazar-ı Ahmedî, o himmet-i Peygamber.”
Ümmeti olarak biz de yağmur gibi rahmet olmak istiyorsak muhatabımıza Hz. Hızır (a.s.) değerini verecek, ondan irfanı alırken bizdeki irfanı da en cömert şekliyle paylaşacağız.
Dünyada İblis'in yetkisi ve etkisi bizim bıraktığımız boşluk kadardır dostlar.
İlim, amel, ihlas ve ihsanla; doldurmadığımız bütün zaman ve mekânlara hükmetmesi için İblis'e müsaade edilmiştir.
Allah'la 7/24 çevrim-içi yaşayan şuurlu ve çevresine rahmet yayan, çevredeki rahmeti kendisine enerji olarak toplayan Müslüman'ın olduğu yerde İblis barınamaz.
Allah'ın inayet ve rahmeti, birbirine kurşunla tutuşturulmuş gibi birbirlerinin ellerinden tutan, gönüllerini birbirine sınırsızca açmış ve akıl terini hep birlikte döken Müslümanların oluşturduğu cemaatin/cemiyetin/ümmetin her daim yanındadır.
Bu rahmet ayından gelin kendimize Kur'an rehberliğinde bir format atalım ve pirüpak doğduğumuz fabrika ayarlarımıza dönelim.
"Kendini pâk tutan, Rabbini anıp namaz kılan elbette umduğuna ermiştir.” A'la, 87/14-15.
"Nefsini pak eden muhakkak umduğuna ermiş, Kendini kirleten kimse de kendine yazık etmiştir.” Şems, 91/9-10.
Aşkın varlığımız, bize şah damarımızdan yakın Rabbimizin uzattığı rahmet ve merhamet elini,
İçkin varlığımız eşimizin şefkat ve meveddet elini,
Taştığımız varlıklar anne/babamız ve taşkın varlıklarımız çocuklarımızın hürmet, bereket ve sevgi dolu ellerini öncelikli olmak üzere;
Dalga dalga açılan sudaki halkalar gibi uzatın elinizi ve tutun yaratılmışların ellerinden.
Nurullah Genç diyor ya; yed-i tûlâ (uzun el) sahibi olmayan insan nakıstır, yarım insandır.
Uzatın elinizi, açın aklınızı ilme, gönlünüzü irfana ki tamam olun!
Haydi!
Uzatın ellerinizi.
Yeterli ve Dengeli Bir Eğitimle İki Kanatlı Çocuklar!
Muayeneyi Reddeden Doktor (Doğu-Batı Arasında İslam)
Stresten Nasıl Kurtuluruz?
Demokrasi Karanlıkta Ölür
Yaşlanmaktan ve Yorgunluktan Hızlı Çıkış (Lenf Sisteminin Esrarı)
Önce İncir/Tin/Tatlı; Sonra Zeytin/Tuzlu (Tin/95/1)
Ellerimizle Yaptığımız Altın Kafeslerimiz
Yükseköğretim Nasıl “Yüksek” Olur?
“Dünya’ya Önce Gelmek/Yaşlılık” Kazanım mıdır?
Divriği’yi Görmeden Ölmeyin!