Vergiyi tavana yayamazsak krizlerden kurtulamayız
OLAYLARDAN DERS ÇIKARMAK
Doğa’dan Allah’a…
HASTALIK BİR NİMET MİDİR?
Köklerden Kopuş Kültürel yozlaşma
“Bedr’in Arslanları” kadar şanlı idiniz!!!
Yeni Bir Sayfa…
İletişim stratejisi
AZERBAYCAN GEZİSİ İZLENİMLERİ
SİYONİST İSRAİL’İN YIKILACAĞI GÜNLER YAKINDIR
Kazanmak İçin Mücadele Gerek
Musluktan Akan Yalanlar, Akmayan Sular
İNSAN BEYNİNİN İŞGAL EDİLMESİ
İKİ DEYİM
Kim ne derse desin İYİYİZ
Olmaklık Üzerine Bir Aynadan
iPhone 17 almayın, TOGG alın
Basit hatalar ağır fatura
TRAFİK SORUNUN ÇÖZÜMÜ İŞTE BURADA!
Efsanelerin Yemişi
Rakamlarla Otomobil Piyasası
"Var bir yaşanmamışlık sanki özünde, benim içimde ukde kalan” sözü insan psikolojisinde çok önemli bir sendrom olan "oral fiksasyon”u tarif eder.
"Oral fiksasyon” insanın ana vatanı çocukluğunda takılıp kalması, oraya hapsolması, o dönemden ileriye geçememesidir.
Hayat, namaz kılmak gibidir.
Hakiki namaz için tadil-i erkan ne ise, hayat için teenni odur.
Tekbirin, kıyamın, rüku, secde ve tahiyyatı hakkıyla yerine getirirseniz namaz namaz olur.
Hayatımızda böyle…
Damla kendini tamamlamadan nasıl düşmezse, hayatın etaplarında da biri tamamlanmadan diğerine geçilmez.
Geçilirse bir şeyler eksik kalır, noksan kalır, ukdeler oluşur, oral fiksasyon gelişir.
İnsan en az 9 ay anne karnında tamamlanır ve dünyaya düşer.
Dört ayrı ayette Allah tarafından emredilen en az 24 ay annelerin bebeklerini emzirmeleri ve kendileri bırakana kadar anne sütünden kesilmemeleri istenir.
En az 24 ay annesini emen bebek oradan da, şefkatli, merhametli güven dolu kollardan dünyaya düşer.
7 yaşında kadar anne, baba, dede, nine, amca, teyze ve yakın akrabaların katkısıyla kişiliği tamamlanır ve gerçek anlamda hayat yoluna başlamıştır artık.
Çocuk hakkıyla tamamlamadığı ütün süreçler için tam anlamıyla bir bağımlılık oluşturur.
Yaşanmamışlıklar bir ömür boyu insanın geçmişe bağımlı kalmasını sağlar.
O bağımlılıklar anı, günü, zamanı tam anlamıyla anlamasını, yaşamasını engeller.
Ömrün her dakikasında bir kulunç gibi kasar hayatımızı…
O halde hayatımızın her aşamasını namazımız gibi tadili erkanla, teenni ile, her anın hakkını vererek yaşamak durumundayız.
Atladığımız ve ertelediğimiz her şeyin çok daha zor biçimde önümüze çıkacağını unutmayalım.
Çıplak doğup kundağa sarılarak başladığımız, yine çıplak ölüp sadece bir kefene sarılarak ayrılacağımız şu kısa dünya hayatında dua ve niyazımız şu ayet olsun:
"Ve şöyle niyaz et: "Ey Rabbim! (Gireceğim yere) doğruluk ve esenlik içinde girmemi sağla! (Çıkacağım yerden de) beni doğruluk ve esenlik içinde çıkar! Katından bana yardımcı bir kuvvet ver!” İsra; 17/80.
Doğa’dan Allah’a…
Hiçbir Başarının Bedeli “Şerefimiz” Olmamalı!
Sapanlar ve Sapıtanların Ağır Vebali (Nahl, 16/25)
En Büyük Engelimiz: Yazamamak
Yeterli ve Dengeli Bir Eğitimle İki Kanatlı Çocuklar!
Muayeneyi Reddeden Doktor (Doğu-Batı Arasında İslam)
Stresten Nasıl Kurtuluruz?
Demokrasi Karanlıkta Ölür
Yaşlanmaktan ve Yorgunluktan Hızlı Çıkış (Lenf Sisteminin Esrarı)
Önce İncir/Tin/Tatlı; Sonra Zeytin/Tuzlu (Tin/95/1)