DOLAR
40,96
EURO
47,66
STERLİN
55,43
GRAM
4.408,31
ÇEYREK
7.231,20
YARIM ALTIN
14.469,52
CUMHURİYET ALTINI
28.797,70

KORKU İLE YÖNETİLEN DÜNYA – Nankörlük Çağının Kıskacında

 

Yağmur yağar, "felaket, çamur esareti” derler.Kar yağar, "beyaz esaret” derler.Yağmaz, "kuraklık” derler.Bir bakın etrafınıza. Televizyon ekranlarında, sosyal medyada, telefonunuza düşen haber bildirimlerinde hep aynı kelimeler dönüyor: Felaket! Afet! Esaret! Kıtlık! Kuraklık! Offf çok sıcak,offf çok soğuk yada,bu ne yahu.Sanki gökyüzü bize küsmüş, toprak bize düşman kesilmiş, hava bile nefesimizi boğazımıza düğümlüyormuş gibi. Oysa yağmur, toprağın canı; kar, ekinlerin bereketi. Ama modern haber dili, nimeti bile korku maskesiyle gösteriyor.

Korku Dili Zihne Atılan Zincirdir.

Kaygı, insan zihninin en güçlü refleksidir. Sürekli alarm hâlinde tutulan toplumlar, sorgulamaktan çok "kurtuluş” yollarını arar. İşte o noktada devreye çözüm adı altında dayatılan politikalar girer:- Ekonomik yükler,- Özgürlüklerin kısıtlanması,- Küresel anlaşmalar.Korkuyla yoğrulan toplum, sorgulayan değil, razı olan topluma dönüşür. Ve bu dönüşüm, fark ettirmeden gerçekleşir.

Nimete Nankörlük isyandan başka bir şey değildir.

Bizim kültürümüzde yağmur rahmettir, kar berekettir. Toprak suyla buluşunca şükrederiz, kar yağınca "Allah'ın nimeti” deriz.Ama bugün bu nimetlere "beyaz felaket”, "çamur esareti” diye dil uzatmak, sadece korku üretmek değil, Rabbimizin ikramına nankörlük etmektir.Yağan karı "beyaz esaret” diye anmak, yağan yağmuru "sel felaketi” diye küçümsemek, nimeti değersizleştirmek ve sahibine karşı edepsizliktir. Bu dil, kalpleri şükürden uzaklaştırır.

Felaket Söylemleri neyin hesabı?

Felaket söylemleri, kritik kararların kolayca kabul edilmesini sağlar.- "Kuraklık” korkusu ile suya zam,- "Enerji krizi” bahanesiyle fiyatların yükselmesi, faturaların artması,- "Gıda kıtlığı” endişesiyle halkın marketlere yönlendirilmesi…Korku, bazı kararların en güçlü meşruiyet aracıdır. Ve en tehlikelisi, korku diline alışan toplum, artık bu dile itiraz etmez.

Küresel Tehdit Senaryosu oynanıyor.

Dikkat edin, bu korku dili sadece Türkiye'de değil, tüm dünyada aynı. Bu, "küresel ortak tehdit” algısını güçlendirir. İnsanlar yerel sorunlarını unutur, küresel politikalara razı edilir.İklim anlaşmaları, karbon vergileri, enerji dönüşüm planları.  Bazıları gerekli olabilir, ama korku ambalajında sunulduğunda sorgulama hakkımız elimizden alınır.

Şükürle Direnen Nesil bu korku imparatorluğunu yıkar.

Küresel ısınma gerçek olabilir. Ama küresel korku, çok daha hızlı yayılan bir salgındır.Bu salgının panzehiri,hakikati araştırmak, nimeti nimet olarak görmek, felaket söylemlerinin arkasındaki niyeti sorgulamaktır.Unutmayalım.Korku ile yönetilen insan, iradesini başkasına teslim etmiştir. Şükürle yaşayan insan, iradesini Allah'a teslim etmiştir.Biz korkunun esaretine değil, şükür ve bilincin özgürlüğüne talip olmalıyız. Çünkü korku ile yönetilen dünya, ancak nimetin kıymetini bilen, Rabbine şükreden bir nesille değişir.

Nankörlük İsyandır,Şükür İmanındandır.

Rabbimiz, gökyüzünden yağmur indirir, dağlardan kaynak sularını akıtır, toprağı bitkilerle süsler, rızkımızı türlü yollarla önümüze serer. Bize düşen ise, bu nimetleri vereni tanımak, kıymetini bilmek ve şükretmektir.Ne var ki günümüzde, nimetlere "felaket” damgası vurmak adeta alışkanlık hâline geldi. Yağan kar "beyaz esaret”, yağmur "sel felaketi”, dolu "yıkım habercisi” diye anılıyor. Sıcaklara dayanamaz,kışı bekleriz,kış gelir soğukları tenkit ederiz.Oysaki Rabbimizin hikmetlerini ve nimetlerini görmezden geliriz.Bu, sadece yanlış bir ifade değil, nimeti değersizleştiren, hatta nimetin sahibine karşı isyan kokan bir dildir.Kur'ân-ı Kerim, nimete karşı tavrımızın kaderimizi belirleyeceğini şöyle bildirir:"Eğer şükrederseniz, elbette size (nimetimi) artırırım. Eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.” (İbrahim, 7)Yağan yağmuru rahmet yerine tehdit olarak görmek, karın bereketini esaret gibi göstermek, hem dilimizle hem kalbimizle bir nankörlük hâlidir. Nankörlük, bereketi kaçırır; şükür ise bereketi çoğaltır.Tarih boyunca helak olan kavimlerin birçoğu, sadece haram işlemeleriyle değil, Allah'ın nimetlerini küçümseyip, O'na karşı isyan etmeleriyle cezalandırılmıştır. Çünkü nankörlük, nimetin kaybolmasının en büyük sebebidir.Bugün "kuraklık” korkusu dilimize pelesenk olmuşsa, belki de bunun sebeplerinden biri, bereketi veren Rabbimizi anmaz, kara,yağmuruna, sıcağına,soğuğuna, verdiklerine sevinmez oluşumuzdur. Nimetin kıymetini bilmeyen, onu elinden alınca feryat etse de iş işten geçer.O hâlde gelin.- Her yağmur damlasını bir rahmet mektubu gibi görelim,- Karı, ekinlerimizin örtüsü ve bereketin habercisi bilelim,- Dilimizden "felaket” yerine "nimet” kelimesi düşmesin.Çünkü şükreden toplumun kapısını, Rabbimizin rahmeti hiç kapatmaz. Ve şunu unutmayalım:Korku ile yönetilen insan, iradesini başkasına teslim eder, şükürle yaşayan insan, iradesini Allah'a teslim eder.


Yazarın Diğer Yazıları