Bir Şehit Kızının Dilinden Baba Hasreti -II-

Meydanda cenk oyunu oynayan genç bıyığı henüz terlemiş delikanlılar oynarken birileri saz çalıyor, birileri def çalıyor o güzelim Osmanlı'ya has cepken, çuha, dizlik ayaklarda çarık üzerinde dolak yün çorapları ile oynayışları yerleri zıngırdatıyordu derdi anacığım Ismaylım. Hepsinin giyinişleri ayrı ayrı Seydişehir ve köylerinin ta Akseki'ye kadar olan dağ köylerinin insanları hep bizim köyde toplanmışlar yöresel giysileri kıldan dokunmuş depme şalvarları üzerlerinde yünden örme işlikleri yakasız kadifeden mintanları (gömlek) hepsinin değişik uzun ve orta kısa boyları posları ayrı, kimisinin gür bıyıkları sakalları çıkmış. Kimilerinin henüz sakalı bıyığı kararmaya başlamış dudaklarının üzerinde, kimilerinin sakalına aklar düşmüş. Hülasa yer yerinden oynamış genç ihtiyar demeden herkes cepheye koşuyor. Arkalarında destek için gelen eşleri anaları bacıları da asker olmak cepheye mermi top taşımak için gönüllü olmak istiyor ve bunu erkeklerinin yanında haykırıyor, mertlikleri ayyuka çıkıyordu. Bu durumu gören devletin askere alıcı yetkilileri atlarının üstünde göz yaşlarına hakim olamayıp hüngür hüngür ağlıyorlardı. Bu bir korku ağlayışı değil, bir milletin var oluş birlik oluş destanıydı, derdi anacağızım. Bütün toplanan asker adayları köyümüzün kuzey doğusu tarafına düşen Karadiğin köyünü takiben Konya'ya oradan da trenle gidecekleri birliklerine sevk edildiklerini duyduk. Gidiş o gidiş işte guzum giderlerken hepsi ayrı ayrı şairliklerini gösteriyorlardı aklımda kalan ağıtlardan biri. Bu vatan için doğurmuş beni mübarek anam Silahım yoksa da belimde sokuludur kamam İçimizde vatan aşkı var göğsümüz dolu iman Sana binlerce can feda ecdadımın yurdu vatan Daha ne ağıtlar vardı irticalen söylenen. Erinde, kadının da coşmuştu. Açlık, kıtlık yokluk akıllarına bile gelmiyordu vatan evlatlarının. Babam asker olmuş. Köyde, şehirde her evden bir veya iki asker var. Savaş meydanlarında kan gövdeyi götürüyor. Haber almak mümkün değil belki bir defa mektup almıştır anam babamdan. İşte orada yazılan bütün cephelerin isimleri anamın gönlünde yer etmiş. Sanki doğup büyüdüğü yıllarca yaşadığı köyü imiş gibi Seddülbahir'i, Conkbayır'ını, Gelibolu'yu Anafartalar'ı Ganlı dere'yi daha nice harp meydanındaki sargı yerlerini dahi ezberlemişti. Şunu söylediğinde çok şaşırmıştım anamın: Aslanımın (eşi) hangi vaziyette düşmanla savaştığını hangi zaman daraldığını ve nerde neşelendiğini ben aynen yaşıyordum. Onunla kalben vurulup kaç gün toprakta yattığını bile tahmin ettim ve sonradan yakın köylerden gelip ziyaret eden arkadaşlarının söyledikleri ile benim kalbime gelenlerin tamı tamına bağdaştığını anlattılar bana, diyordu. Anlatıyordu, diyoruz. Lakin anlatan kim şehit kızı kim onu söylemedik. İzmir'e 1960 yılında varmıştım. Ayışım dediğimiz annemin amcakızı olan bu şehit kızı yakın akrabamızdı. Köyde mali durumumuz biraz zayıf olduğundan İzmir, İstanbul gibi şehirlerde mali durumu iyi olan akrabalarımız bize bazen yardım yaparlardı. Gelen meblağı getirenden almaya beni gönderirdi anacağızım. Parayı getirirken zarfın üzerini okurdum. Süleyman sırrı Ersoy gönderiyor diye okuyunca nama sorardım bunlar kim ana bizim soyadımızdan değil deyince guzum bunun hanımı Ayış abam benim emmi gızım olur onlar çoktandır İzmir'deler, demişti. Onun için yakın akrabam olarak ilk gidişimde görüştüm beni çok sıcak ve samimi karşıladı ve anam gibi benim de kendisine Ayışım dememe müsaade etti. Merhum kocası Sırrı amca merhum da çok sessiz, sakin mütevazi hiç kimsenin gönlünü incitmeyen bir adamdı. Kendilerinden Allah razı olsun, çok ilgilerini, yardımlarını gördüm gurbet elde. Nesilleri bir tek kızları olan merhum İsmigül teyzemin çocukları ile devam ediyor. Ayışım baba hasreti ile yanan küçücük gönlünde yer eden az sayıda gazi kalıp yarı topal kör sakat olan civar köylerden ve köyümüzden Çanakkale harbi sonra gelenlerden anasına ve komşularına yıllarca anlatılanları ve aklında kalanları şöyle anlatıyordu. Guzum gara Ismaylım benim babam da emmilerim de çok cesurca savaşmışlar Çanakkale'de, bu vatanın kurtuluşu bizlerin rahat yaşamı için. Zaten daha köyden gitmeden de genç yaşına rağmen çok olgun çok cesur gözünü budaktan esirgemeyen haksızlığa tahammülü olmayan doğruluktan hiç ayrılmayan tavrı ile gönüllerde taht kurmuş bir şahbaz delikanlıymış babacığım. (Devam edecek)

Yazarın Diğer Yazıları