Bir Şehit Kızının Dilinden Baba Hasreti -III-

Çanakkale savaşından çenesi ve kolları kırık olarak köyümüze Gazi gelen büyük hoca emmim anlatıyor. Ayrı birliklerde idik, Kardeşimle biz ilmiye sınıfını bitirdik, medresede ders veriyorduk. (O hoca idi medreseden mezun olmuş, hemen harbe gitmişti) Bir gece düşman tarafına geçilip hem istihbarat almak hem de onlar tarafına birkaç mayın yerleştirilecekmiş. Bunu kim üstlenir diye soran komutanına ilk defa "ben üstlenirim komutanım” diye çıkıvermiş. Yanına Kastamonulu bir arkadaşı fırlamış bu yüzde doksan dokuz ölüm demek olan vazifeyi kabul edip gitmişler. O gece vazifelerini zor ve bir hayli gecikme ile yerine getirip dönüşleri komutanlarını hem ağlatmış hem de düşmana verdirdikleri zayiat için de çok sevindirmiş, derdi emmim.

Her zor ve müşkil işlerin en samimi isteklisi babam olunca komutanı bir sohbet anında şöyle sormuş, "Abdullah neden bu kadar vazifeşinassın oğlum, bu kadar hınç dolusun bunun sende özel bir sebebi var mı?” "Tabi var olmaz mı komutanım. Bu kadar zalim bu kadar acımasız dini batıl devletlerin birleşip bu cennet vatanımıza saldırmaları ırz namus ve dinimize musallat olmaları hınçlı olmamıza yetmez mi!” diye cevaplamış. Bizler vatan için dini mübin ve mukaddesat için, namusumuz için, en önemlisi de Türk olarak köleliği sevmediğimiz ve başkalarının boyunduruğu altında yaşamı kabul etmediğimiz ve etmeyeceğimiz için, ölmeye razıyız. Yoksa eğer bu dediklerim bir ulusu teşkil eden insanların içinde yok ise yaşamanın bir anlamı yoktur, diye cevaplamış.

Şehadete kavuştuğu günü ve saati bilen yok, derdi arkadaşları. Bunları bildiren bir künyesi de gelmemişti bize devlet tarafından, ama çok yakın silah arkadaşı olan Çukurçimen köyünden ismini şimdi unuttuğum bir emminin bizim köye ziyarete geldiğinde anlattığına göre bir gece Fransızların karaya çok miktarda asker çıkaracaklarını duyduk. O çıkılacak koya bir birlik yerleştirdik. İstihbaratta 450-500 kadar asker çıkacak, denmişti o kadar askerin buradan karaya çıkması bizim için çok büyük bir tehlike idi. Ona göre birlik yerleşti oraya. Biz de bir yakın yere konuşlandık. Asker çıkaracak gemi kıyıdan çok uzakta durdu. Çünkü kıyıya yaklaşması karaya oturması demekti. Az bir takım olan bizimkiler askerlerin inerek kendilerine daha çok yaklaşmalarını beklediler. Çünkü kendileri ufak bir birlik oysa karaya çıkmaya çalışanlar ise söylenenin aksine 4-5 bin askermiş. Bunların karaya yaklaşmaları işte bizim 60-70 kişilik birliğimizin tamamının ölümü ile neticelenmesine sebep oldu askerler karaya çıkamadılar ama onların ölüsü bizimkilerin en az 200 katı vardı işte. Abdullah bu çarpışmada Yahya çavuşun komutasındaki birlikle şahadet şerbetini içti, derdi.

İşte o babamla ben daima gurur duydum. Gecem gündüzüm evliliğim dünya yaşamım hep ona dua etmekle geçiyor. Allah onların şefaatlerine bizleri layık etsin Ismaylım. Çünkü bir şehit kıyamet günü akraba-i taallukatından yetmiş bin kişinin affı için rabbimizden icazet isteyecekmiş ne mutlu bizlere değil mi diyerek gözyaşı dökerdi. Ayış yengem.

1.Dünya savaşı 28 Temmuz 1914 de başlamış. 11 Kasım 1918 de sona ermiş.

2.Dünya savaşı 1 Eylül 1939 da başlamış. 1945 yılında sona ermiş tarihin en kanlı savaşı olmuştur.

YASTA MI BAŞIN?

Karalar giymişsin yasta mı başın

Acıdan mı eğrildi yar karakaşın

Daha henüz yirmi değildir yaşın

Nazlı gelin sana hüzün yakışmaz

 

Konuk olup derdine derman olayım

Çaresiz derdine ben çare bulayım

Sen üzülme ben sana kurban olayım

Senin kirpiklerine yaşlar yakışmaz

 

 

İnadına gülsün yüzün gamları unut

Yaşam için bazen de geçerli sükût

Etrafında cıvıldayan kuşlara bakıp

Gül sen bu yüze ağlamak yakışmaz

 

Bu zalim Çanakkale savaşlarının 104. Yıl dönümünde şehitlerimize yüce Allahtan rahmetler diliyorum Rabbim milletimize böyle savaşları bir daha yaşatmasın diye dua ediyorum. Saygıyla

 


Yazarın Diğer Yazıları