Halk Hekimliğinde Bin Derde Deva Otlar – IV

Göz basması (Nazar)

Sürekli baş ağrısı çeken ve halsiz düşen insanlar ve çocuklar için nazara uğramış bir göz bastıralım bir kurşun döktürelim derler ve bunu uygularlardı. Kurşun bir kapta kaynatılır o kaynar vaziyette hasta olan adamın ya da çocuğun üzerine bir beyaz çarşaf tutulur içerisinde su dolu bir tasın içerisine aniden kaynamış kurşun dökülür. Suya giren kurşunlar çeşitli şekillere dönünce de o şekillerden yok adam resmi çıktı yok göz resmi çıktı diye değerlendirilip kanaat oluşur ve iyileşeceğine inanılır.

Göz basma ocağı da vardı. Ben küçükken köyümüzün mahallesi eşimin köyü Kumrallı'da bir evde göz basılır derlerdi. Bir gün anacığımla bu olaya rastladım. Ocağına anacığımla gidenlerle bende gitmiştim. Hastanın yanında getirilen iki üç parça mavi, sarı renkli uzun uzun kesilmiş bezleri ocak sahibi kadın bir kat üst üste dürer onları makas ile birkaç yerinden keser ama tam koparmaz sonra o bezlerin arasına soğan kabuğu sarımsak kabuğu ve üzerlik otu dürer, o malzemeyi orada bulunanların gözleri üzerine bastırır ocakta veya mangalda yakar dumanını hastanın üzerine gitmesini sağlar o tütsü nazar olduğu sanılan insana ve malın burun kısmına tutulur dumanın içine gitmesine çaba gösterilir onunla şifa bulduğuna inanılırdı.

KEVEN YAĞI

Keven tabiatı itibari ile sert dikenli bir bitkidir. Toprak yüzeyinde yayvan bir hal alan dikenli bitkinin kökü toprağın derinliklerine doğru uzar ve 5-6 cm genişliğinde kalın bir kök oluşur bunu köyümüzün çift sürmede kullandığımız öküzlere yedirmek için topraktan söküp dikenlerini ateşte ürteledikten sonra kök kısımları keskin bir alet ile kısa kısa doğranır ve parçalar taş veya çekiç ile ezilerek öküzlere yem olarak verilirdi. Ayrıca bu kesilmiş oldukça yağlı kökler bir tencere ve ya ufak kazanda su konarak bolca kaynatılır ve dinlenmeye bırakılır az su ile o yağlı mamul bir krem veya jel halini alırdı bunu diz kol ve bacak ağrılarına sürerek şifa bulurduk.

KONUŞAMAYAN, YÜRÜYEMEYEN ÇOCUKLARIN EFSANESİ

Köyümüze komşu olan Evliyatekke köyünün kurucusu olduğu söylenen ve halen bu köyün aşağı doğu kısmında yemyeşil otların ve ulu meşe ağaçlarının gölgesinde şırıl şırıl nazlıca akan çayın kenarında suların sesini ağaçların yaprak hışırtısını dinleyerek uyumakta olan ulu alimlerden Kutbül-Akdab Muhammed Arif yatırın yüzü suyu hürmetine buraya getirilen ve yaşı müsait olduğu halde konuşamayan yürüme zorluğu çeken çocukların bu zatı muhteremin türbesine yatırılıp yanında akan ırmaktan su doldurulup ayaklarının yıkanması yüzünün yıkanması mevsim müsait ise banyo yaptırılması ve anasının yada çocuğu türbeye getiren olgun bir hanım annenin dua edip ayni çaydaki su ile abdest alıp iki rekat namaz kılarak bu yatır alim zatın yüzü suyu hürmetine çocuğa konuşa yeteneği ve yürüme gücü vermesi cenabı haktan istenir ve dileklerin kabul olduğuna inanılır. Bu efsane yöre halkı tarafından ve duyup gelenlerin de katılımı ile devam etmektedir.

Sarılık hastalığının tedavisi...

çocuğun veya bir adamın sarılık olduğu kanaatine varılırsa onu sarılık kesen ocaklar olur o ocak köyden birileri var ise onlara giderek köyde yoksa civar köylerden birinde var ise oraya gidip sarılık kestirilirdi. Kesme işi ocak sahibi kadın ve erkek sarıya boyanmış bir yumak ipten kendine göre birkaç parça keser ve içerisinden dualar okur o kestiği iplikleri suya batırıp hastaya yedirir. Ya da göz pınarının ucundan yahut burun ile dudağın birleştiği yerden jilet ile dualar eşliğinde hafif çizik atıp kan çıkmasını sağlar ondan hastalığın iyileştiğine inanılır. Eskiden köylerde ekin harman kalktıktan sonra insan üzerinde oluşan yorgunluk ve bitkinlik 20-25 km uzaklıktaki Sarıkız köyündeki türbeye gidilir o akan çeşme suyu ile banyo yapılır dualar edilir oraya sarılık bırakılır hastalıktan şifa bulunurdu.

KUDUZ TEKKESİ TEDAVİSİ

Köyümüz Gökyurt yani eski ismi ile Gilissira'nın tam karşısında (güneyi) bulunan ufak ama çok eski kuruluşu olduğu söylenen bir köy vardır. İsmi İlyasbaba tekke köyü buraya tekke denmesinin mutlaka bir sebebi vardır bu köyde horasan erlerinden ve Mevlana müritlerinden olduğu söylenen ve 4-5 tane yatır bulunan türbe halen mevcuttur.

Bu köyde bazı evlerde eskiden beri yapılan ve faydası olduğuna inanılan bir efsane bir inanış vardır. Bunlardan birincisi bir insanı köpek ısırdı mı yani daladı mı ister gerçek hayatta isterse rüyasında olsun o kişi bu köye gelir ve halk dili ile parpılanır ev sahibi elinde bir değnekle hastaya adeta vuracakmış gibi değneği kulaçlar üzerine ama hafifçe dokunur. Onu ısıran köpek şayet kuduz ise ondan bir hastalık bulaşacağına inanılıyor ise bu hareket ve okuma ile bu ocaktan geçeceğine inanılır. Bu parpılama işi birkaç hanede yapılır gerçi şu anda zaten köyde kalan beş hane vardır. Ayrıca bu İlyasbabatekke köyündeki türbenin yakınında bir pınar vardı adı süt pınarı idi. Sütü çocuğuna yeterli gelmeyen kadınlar hatta koyun, keçi, sığır cinsi mallar bile bu pınardan su içirilir dua edilir sütü artardı.

VAR VAR YOK YOK

Tevafuk ya yarın Hıdrillez bu günün sabahı köyün bilge hanımları

ya kendisi ya da evin büyük kızını yakın bir yerdeki ekin ekili yere gönderip ekimlerin üzerine düşmüş olan çiy sularının bir kabın içersine çırparak alır eve getirir ana onu o gün koyun keçi ve ineklerden sağdığı ikiye ayırıp yoğurt mayası koymadan o su ile çalar. Bir kaba vara var der diğerine yok yok der. Ertesi gün hangi kaptaki yoğurt tutmuş ise bereket ve ya kıtlık olacağının tecrübesini yaparlardı.


Yazarın Diğer Yazıları