Hazan Mevsimi

Bu yıl bu dağların karı erimez

Eser badi saba yel bozuk bozuk 

Türkmen kalkıp yaylasına yürümez

Dağılmış aşiret el bozuk bozuk 

 

Böyle derdi ülkemin bozlak ustaları... Şimdi Konya kırsalında bu deyişlerin, türkülerin öyküleri yaşanıyor. Ben de bu durumdan esinlenince şu dörtlük gönlüme düşüverdi:

 

Mevsim hazan olmuş dağlar neşesiz

Baharda yel vurmuş Ağaç meyvesiz

Yağmurlar gecikmiş sular çekilmiş

Yayla güzel olur mu susuz çeşmesiz.

 

Artık yaylaya Türkmenlerin, Yörüklerin gitme zamanı değil bu hazan mevsimi... Onların artık yaylalardan göçünü çoktan çekti ve sehile (sahil) yoluna düştüler. Ben de geçen hafta Pazar günü çok özlemini çektiğim köyümü ziyaret edeyim diye aile efradımdan eşim oğlum Fatih; dedesi ve ninesinin hasretle görmeyi arzu ettikleri gelinimi ve minik torunumu da alıp yola düştük. Amacımız hem ziyaret hem ticaret idi. Ticaret ne hocam diyenler var değil mi? Ticaret ise 74. yıla bastığım yaşımda ekmeğinden suyundan havasından doğallığından çok istifade ettiğim bir dağ köyü olan dillere destan köyüm Kilistra ve yöre köylerin insanlarına Yüce Rabbimin dağında, ovasında bahşettiği ve her biri ayrı ayrı değerde şifa kaynağı olan Alıç, Boz Armıt, (Ahlat) Yaban Eriği, Meşe Pelidi gibi meyvelerden var ise toplayıp gelmek, eski alışkanlık gereği, hevesimi gidermek hem de bol olursa her yıl olduğu gibi sevdiğim dostlarıma dağıtmak idi.

Her yıl diyorum da geçen yıl gittim hem alıç bol idi hem de Boz Armıt ve pelit bol idi. Toplayıp geldim ve eş dost bolca yemiş hatta alıçları saman ile karışık izbeye saklayarak kışın yemeye bile ulaşmasını sağlamıştık.

Bu sene bahardan yaz ortasına kadar devam eden ve yöre insanlarının kırkikindi yağmurları adını verdikleri yağmurlar zamanında ağaçların çiçek açıp meyveye durma ayları idi o yağmurların çok dövmesi ile sanırım bu bahse konu dağ meyveleri üşümüş köyümün arazilerinde ve dağlarında binlerce ağaçta hiç alıç meyvesine rastlayamadık. Bazı ağaçlarda bat çat gördüğümüz Armıtlar ise tam kendini geliştirememiş dalında çok cılız kalmışlar. Üstelik Rabbimiz, o doğada sunduğu meyveler ile yarattığı birçok hayvanda bu meyvelerden faydalandığımı biliyordum bu gidişimde daha çok şahit oldum. 

Bulduğumuz birkaç Armıdın yarı yerleri yenmiş idi, dalından düşmeden sincaplar, ve çeşitli kuşlar yiyor dalından düştükten sonra da yerde fareler ve geleniler bunlardan rızıklanıyordu. Peki, bunu nasıl anladınız derseniz armıt ağacının yakınında bir yere oturup sessizce seyre daldım ve bunların hepsi kimi dalında kimi de yerde bu meyveye diş atıyorlardı. 

Artık o sekerek gezdiğim dağlara gitmeye cesaretim yoktu ama şöyle aracımın çıkabildiği kadar dağlara doğru çıkıp temiz hava almayı yeğledim. 

Artık hazan olunca yapraklar yeşilden sarıya doğru meyletmiş dağlar ihtişamını kaybetmeye başlamış. Koca meşe ormanlarının kapladığı dağlarda tek tük koyun sürüleri sığır sürüleri arkasında garip garip kaval çalan çobanları vardı. Her yıl onların sürü arkasında bu kadar rahat olduğunu göremezdim. Çünkü bu günlerde yaprak dökümü ile birlikte O meşe ağaçlarının besin kaynağı olan pelit meyveleri de yerlere düşer. Onların kıymetini iyi bilir sığır ve davarlar. Bu meyveden iştahla yiyebildiği kadar yer hatta onları hiç çiğnemeden yutar gece istirahata çekildiğinde geviş getirir, Allah'ın izni ile karnından geri ağzına getirtip tekrar çiğner ve yutar, pelitleri sabaha kadar gımış gımış yerlerdi. Bu pelitler doğası itibari ile acı olmasına rağmen çok yağlı ve besleyici oluşundan davar sığır cinsi malların iştahla yediği bir meyvedir. Yaban domuzları da çok sever bunları...

Çobanın birine yaklaşıp sordum "Gardaşlık maşallah çok rahatsın sürü sakin yayılıyor hiç koşuşturma yok, nedir bunun sebebi?” deyince tanıdık köylüm olan çoban dostum "Ismayıl ağa sen de eski çobansın bilirsin yine de ben sebebini ağnadayım. Bu sene pelit yok ağaçlarda dökülmüyor mal bunu biliyor ağaçların diplerini ilk günlerde birez (biraz) yokladı baktı bir şey yok artık sakinleşti. Kış gelip kar yağmadan birkaç hafta önce az da olsa yağan yağmur sonrası yetişen güzle (yeni yeşeren otlar) ile ne de olsa yumuşamış olan kuru otlarla karıştırıp katıklı ot  denilen dağın şifa kaynağı besleyici bitkilerden sakince istifade etmeyi yeğliyor” dedi.

Bu güzel konuşmanın ardından çoban dostuma veda edip aracıma bindim eski anıları hafızamda canlandırarak şehrin yolunu tuttum. 

Yazım okuyan beni tanıyan dostlarım kusura bakmasınlar bu yıl alıç armıt yaban eriği ve pelit onlara da yok bana da. Yaban eriği çok vardı ama öbürleri olmayınca onu da toplamak istemedim. Saygılar dostlar, selam ve dua ile... 

 


Yazarın Diğer Yazıları