Hz. Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin Hayatı

Vuslatının 745.inci yılını andığımız dünyaca ünlü düşünür Hz Mevlana'nın doğum ve yaşamı hakkında kısa bilgiler vererek bizde bu Konya'mızın Medar-ı iftiharı dünyada milyonlarca insanın gönlünde taht kurmuş olan Muhterem insanı Rahmetle ve minnetle anıyoruz. Ülkemizi dünyaya ulaştıran Konya'mıza ayrı bir değer katan Hz. Pirin bu vuslat yılı için hummalı bir çalışma yapan. Kültür bakanlığı, Konya Valiliği Konya il kültür müdürlüğü ve Büyükşehir belediyesi İlçe belediyeleri ve Konya'mızın sivil toplum kuruluşlarını Kutluyor verdikleri emekten dolayı herkese şükranlarımı sunuyorum. Değerli okurlarım.

Mevlâna 30 Eylül 1207 yılında bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan Ülkesi'nin Belh şehrinde doğmuştur.


Mevlâna'nın babası Belh Şehrinin ileri gelenlerinden olup, sağlığında "Bilginlerin Sultânı" ünvanını almış olan Hüseyin Hatibî oğlu BahâeddinVeled'tir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin'in kızı Mümine Hatun'dur.
Sultânü'I-Ulemâ Bahaeddin Veled, bazı siyasi olaylar ve yaklaşmakta olan Moğol istilası nedeniyle Belh'den ayrılmak zorunda kalmıştır. Sultânü'I-Ulemâ 1212 veya 1213 yıllarında aile fertleri ve yakın dostları ile birlikte Belh'den ayrıldı.


Sultânü'I-Ulemâ'nın ilk durağı Nişâbur olmuştur. Nişâbur şehrinde tanınmış mutasavvıf Ferîdüddin Attar ile de karşılaştılar. Mevlâna burada küçük yaşına rağmen Ferîdüddin Attar'ın ilgisini çekmiş ve takdirlerini kazanmıştır.


Sultânü'I Ulemâ Nişabur'dan Bağdat'a ve daha sonra Kûfe yolu ile Kâ'be'ye hareket etti. Hac farîzasını yerine getirdikten sonra, dönüşte Şam'a uğradı. Şam'dan sonra Malatya, Erzincan, Sivas, Kayseri, Niğde yolu ile Lârende'ye (Karaman) geldiler. Karaman'da Subaşı Emir Mûsâ'nın yaptırdıkları medreseye yerleştiler.


1222 yılında Karaman'a gelen Sultânü'/-Ulemâ ve ailesi burada 7 yıl kaldılar. Mevlâna 1225 yılında Şerefeddin Lala'nın kızı Gevher Hatun ile Karaman'da evlendi. Bu evlilikten Mevlâna'nın Sultan Veled ve Alâeddin Çelebi adlı iki oğlu oldu. Yıllar sonra Gevher Hatun'u kaybeden Mevlâna bir çocuklu dul olan Kerrâ Hatun ile ikinci evliliğini yaptı. Mevlâna'nın bu evlilikten de Muzaffereddin ve Emir Âlim Çelebi adlı iki oğlu ile Melike Hatun adlı bir kızı dünyaya geldi.


Bu yıllarda Anadolu nun büyük bir kısmı Selçuklu Devleti'nin egemenliği altında idi. Konya'da bu devletin baş şehri idi. Konya sanat eserleri ile donatılmış, ilim adamları ve sanatkârlarla dolup taşmıştı. Kısaca Selçuklu Devleti en parlak devrini yaşıyordu ve Devletin hükümdarı Alâeddin Keykubâd idi. Alâeddin Keykubâd Sultânü'I-Ulemâ Bahaeddin Veled'i Karaman'dan Konya'ya davet etti ve Konya'ya yerleşmesini istedi.


Bahaeddin Veled Sultanın davetini kabul etti ve Konya'ya 3 Mayıs 1228 yılında ailesi ve dostları ile geldiler. Sultan Alâeddin kendilerini muhteşem bir törenle karşıladı ve Altunapa (İplikçi) Medresesi'ni ikametlerine tahsis ettiler.

Sultânü'l-Ulemâ 12 Ocak 1231 yılında Konya'da vefat etti. Mezar yeri olarak, Selçuklu Sarayının Gül Bahçesi seçildi. Halen müze olarak kullanılan Mevlâna Dergâhı'ndaki bugünkü yerine defnolundu.
Sultânü'I-Ulemâ ölünce, talebeleri ve müridleri bu defa Mevlâna'nın çevresinde toplandılar. Mevlâna'yı babasının tek varisi olarak gördüler. Gerçekten de Mevlâna büyük bir ilim ve din bilgini olmuş, İplikçi Medresesi'nde vaazlar veriyordu. Vaazları kendisini dinlemeye gelenlerle dolup taşıyordu.
Mevlâna 15 Kasım 1244 yılında Şems-i Tebrizî ile karşılaştı. Bazı âlimlerin bu buluşmayı Hz. Musa As. İle Hızır As. Buluşmasına benzetirler. Mevlâna Şems'de "mutlak Kemâlin varlığını" cemalinde de "Tanrı nurlarını" görmüştü. Ancak beraberlikleri öyle fazla uzun sürmemiş Şems aniden kaybolmuş. Mevlana onu kaybedince günlerce aramış zamanın ulaşım zorluklarına rağmen Şam da olduğunu haber almış ve gelmesi için mektuplar yazmış Şems tekrar gelmiş ancak iki ay gibi kısa bir süre sonra aniden ölmüş.

Mevlâna Şems'in ölümünden sonra uzun yıllar inzivaya çekildi. Daha sonraki yıllarda Selâhaddin Zerkûbî ve Hüsameddin Çelebi, Şems-i Tebrizî'nin yerini doldurmaya çalışmışlar.
Yaşamını "Hamdım, piştim, yandım" sözleri ile özetleyen Mevlâna 17 Aralık 1273 Pazar günü Hakk' ın rahmetine kavuştu. Mevlâna'nın cenaze namazını Mevlâna'nın vasiyeti üzerine Sadreddin Konevî kıldıracakmış, Ancak Sadreddin Konevî çok sevdiği Mevlâna'nın vefatına dayanamayıp cenazede bayılmış. Bunun üzerine, Mevlâna'nın cenaze namazını Kadı Sıraceddin Efendi kıldırmıştır.
Mevlâna ölüm gününü yeniden doğuş günü olarak kabul ediyordu. O öldüğü zaman sevdiğine yani Allah'ına kavuşacaktı. Onun için Mevlâna ölüm gününe düğün günü veya gelin gecesi manasına gelen "Şeb-i Arûs" diyordu ve dostlarına ölümünün ardından ah-ah, vah-vah edip ağlamayın diyerek vasiyet ediyordu. Bu aciz kardeşiniz dilimin döndüğünce Hz Pir e yazmış olduğum Şeb-i Arus Şiirimle Ünlü düşünür Pirimize rahmetler diyorum Dilim sürçtü ise afola.

 

ŞEB-İ ARUS

Erenlerden Derviş Yunus

Onun diliyle o aşkı konuş

Ölümüne düğün gecesi demiş

Yüce Mevlana'mız ŞEB-İARUS

 

Gez dünyayı karış karış

Gel de Mevlana'yla tanış

Ölüm sevgiliye kavuşmakmış

Mevlana dilinde ŞEB-İ ARUS

 

Horasandan kalkış olmuş

Gelmiş Karaman'a konmuş

Konya da ilim güneşi doğmuş

Onun ölümü olmuş ŞEB-İ ARUS

 

Tüm gönülleri coşturuyor

Hazreti pir'e koşturuyor

Konya mızda buluşturuyor

On yedi Aralık gecesi ŞEB-İ ARUS

 

Sana gelenler huşu'ya erer

O aşkın girdabına girer

Birleştiriyor birer birer

Mevlana aşkıyla ŞEB-İ ARUS

 

Gelsin put perest Mecusi

Görsünler bu pir'i nicesi

Mevlana'nın düğün gecesi

Ölüm değildir ŞEB-İ ARUS

 

Kimler diyebilir gel diye

Gelip de kemale er diye

Yaradan'a kavuşmayı seve seve

Onun düğün gecesi ŞEB-İ ARUS

 

Bu ozan İsmail ona âşık

Aşkla kalbi delik deşik

Ölümü sevenle birleşik

Düğün olur ŞEB-İ ARUS

 

14 Aralık 2005 Mevlana türbesi

İsmail DETSELİ


Yazarın Diğer Yazıları