AĞAZADE HACI OSMAN EFENDİ’DEN

BİR TEFTİŞ HİKÂYESİ

Hacı Osman Efendi, 1315 Rumî, 1899 Miladi yılında Konya'da dünyaya geldi. Soyunda pek çok ilim adamı yetişen köklü bir aileye mensuptur. Babası Ali Rıza Efendi de, Ata Koçbeker'in babası olan, amcası Bekir Sami Efendi de, ilmiye sınıfına mensup olup zamanının tanınmış müderrislerindendir. Büyük dedeleri Koç Bekir Ağa ise vefatından sonra, Konyalı'nın hakkında ağıtlar yaktığı gerçek bir halk kahramanıdır.

Osman Efendi, ilk tahsilini Aziziye İlk Mektebi'nde, Müncizade Mustafa Lütfi ve Samancızade Osman Efendilerden 1327 yılında tamamladı. Hafızlık icazetini 1913 yılında Çopurkadızade Bahri Efendi'den aldı.

1914 yılında Birinci Cihan Harbi zamanında Mevlevi alayına girerek gönüllü alay müezzini oldu. Alayda imamlık görevini de merhum Mehmet Yümni Efendi yürüttü. Alayla birlikte Şam seferine iştirak etti. Bu Mevlevi Alayı meselesi de ayrı bir maceradır.

1917 yılında yedeksubay olarak askere alındı, iki yıl sonra 1919 yılında da terhis oldu. Konya'ya döndükten sonra, Şer'iye Mahkemesi'nde göreve başladıysa da 1921 yılı Mayıs'ında tekrar askere çağrıldı. Tavşantepe ve Kızıltaş Muharebelerine katıldı. İzmir'in kurtuluşundan sonra, 1923 Ağustos ayında üsteğmen rütbesi ile ve gazi olarak terhis oldu.

Bu arada Konya Erkek Öğretmen Okulu'nda açılan kursu, başarı ile bitirerek diploma aldı. Uzun yıllar Botsa ve Gödene köylerinde öğretmenlik yaptı. 1945 yılında Uluırmak İlkokulu'nda öğretmen iken emekliye ayrıldı. 

Hocamın bizzat yaşadığı ve unutamadığı bir yiğitlik hikâyesi bugünkü yazımın konusu.  

Konya – Meram - Gödene Köyünde İlkokul muallimi iken müfettiş teftişe gelir. Sınıfa girer gerekli kontrolleri yapar. Fakat gördüklerine şaşırır. Zira sınıftaki öğrencilerin sağ sıralarda erkek çocukların, sol sıralarda kız çocuklarının oturduğunu görür. 

Kızlar eşarplı, başı örtülüdür. Erkekler de takkelidir. Sıralarında, " Elif Ba ” cüzlerinin bulunduğunu tesbit eder. 

Çocuklara sorduğu soruların tüm derslerden sorulara net cevaplar almıştır. Eğitim ve öğretim konusunda hiçbir eksiklik ve yanlış bulunmamaktadır. Teftişte denetlenmesi gereken neler varsa hepsi kuralına, yasaya uygundur. 

Müfettiş dershaneden çıkıp, öğretmen odasına geçer ve;

-" Kâğıt kalem verir misiniz?” der. Ağazade Osman Efendi hoca müfettişin istediği kâğıt ve kalemi verir. Müfettiş başlar yazmaya.  

Hoca efendi kendi kendine; "Nasıl olsa denetimde eksiğim yok, öğrencilerim de her soruya doğru cevaplar verdi. Müfredat konusunda da sıkıntım yok…” diye düşünür.  

Müfettiş, yazmayı bitirir, yazdığını zarfın içine kor, ağzını kapatır;

" Ben buradan elimdeki listedeki köyleri teftişe devam edeceğim. Siz bunu vilayete verin!" Diyerek Hoca Efendiye zarfı verir.

Hocam der ki:

"Yolunuz uzak efendim! Hanım efendi bişeyler hazırlamıştır. Müsadenizle bir bakayım. Karnınızı doyurun yola revan olursunuz! " Deyip odadan çıkar. 

Mektebin yakınındaki evine varır. Merak eder, müfettiş ne yazdı? Hakkımda neler söyledi? Öyle ya, insan hakkında yazılanları bilmek ister. 

 Zarfı açar, bakar ki mektupta;

"Gelindi. Görüldü. "Arap Harfleri” ta'lim ettirilmekte, "eşarplı” ve "takkeli” öğrencilere, "Arap Kültürü” ta'lim edilmektedir. Gereğini arz ederim!" Yazılıdır.

Bu yazıyı okuyunca beyninden vurulmuşa döner. Sinirleri gerilir. Bu densize gerekli cevap verilmelidir düşüncesiyle hoca efendi sofrayı alır getirir, müfettişin önüne önüne koyar. yeleğinin cebinden zarfı çıkarır, dürer büker. Tabancasına da mermiyi sürer:

" AÇ LEN AĞZINI!" Der. 

Müfettiş korkusundan titremeye başlar...

" AÇ AĞZINI LEN!" Açtırır müfettişin ağzını ve mektubu tıkar ağzına;

" YUT LEN GİDİ!" Der. Konya tabiriyle... 

Geve geve yutturur.

Ağazade Osman Efendi Hoca, İstiklal savaşı gazisidir. Vatani görevini teğmen olarak yapmıştır. Öfkeyle ve hışımla sırtını açar ve sırtındaki şarapnel parçalarının yara izlerini gösterir. Ve şu anlamlı cümleler dökülür nuhterem hocamın dilinden;

" Bu vatan için, mukaddesatım için ben bu hediyeleri taşıyorum sırtımda! Senin gibi deyyuslara mı terkedeceğiz bu vatanı!"

" Sıkıysa aleyhimde bir yazı yaz; Allah'a yemin olsun ki, nerede olursan ol, ecelin olurum!"  

Ve müfettişi kapı dışarı eder.

 

Yiğitler Tanıdım!

 

Tarihte binlercesi gelip geçtiler,

Allah için yol alan yiğit tanıdım,

Zalime kurşun oldu delip geçtiler,

Hak rızasında kalan yiğit tanıdım! 

 

Oku mazilerini düşün dünleri,

Dostlukla kucaklayın yakın kinleri

Kesilmesin hiçbir an sakın ünleri,

Kula sevgiyle gülen yiğit tanıdım! 

 

İşte onlar dünyada birer Ensar'dır,

Gönüllerin sultanı ehil unsurdur,

Yıkılmayan kaledir çetin bir surdur,

Aşkın tadını bulan yiğit tanıdım!

 

Durmuyor dinlenmiyor veren el için,

Gecesi gündüzü yok varan yol için,

Amaçları kardeşçe saran kol için,

Gözyaşlarını silen yiğit tanıdım!

 

Terörü öldürürler Hak aşkı için,

İnsanı güldürürler ak aşkı için,

Sevgiyle doldururlar halk aşkı için,

Hak sevgisiyle dolan yiğit tanıdım!

 

Dört kıta yedi iklim dolaşırlar hep,

Can veren pervaneyle buluşurlar hep,

İnsan kalbine girer anlaşırlar hep,

Canlara şifa olan yiğit tanıdım! 


Yazarın Diğer Yazıları