BİR SİBİRYA MUHACİRİ

Selçukya'da tanıdım kendisini. Her haliyle tevazu ehli, herkesle hoş geçinen, kimseyi kırmayan, tam anlamıyla İslam ahlakıyla ahlaklanmış iyi bir Müslüman.

Yaptığı esprilerle gönlümüzü ısıtır, çektiği resimlerle kalıcılık sağlar. Tanıdığım günden bugüne sevdim kendisini. Büyüklüğünü her durumda gösteriyor. Hani denir ya;

  1. efendi”, "Tepeden tırnağa edep”… işte Naci İdil üstadımızda bunu görüyorum. Rabbim hayırlı ömürler versin. Böyle değerli insanları eksik etmesin.

Sibirya muhaciri Fotoğraf Sanatçısı Naci İdil hayatı ve hatıralarını Konya Aydınlar Ocağı'nda anlattı.

Sibiryalı Müslümanlar Ezanı Konya'da duydu

Sibirya göçmeni fotoğraf Sanatçısı Naci İdil'in 80.yaşı sebebiyle Konya Aydınlar Ocağında vefa programı düzenlendi. İl Halk Kütüphanesi Salondaki programda hayatı ve hatıralarını anlatan İdil yurt içi ve yurt dışında çektiği eserlerin yer aldığı bir de fotoğraf gösterimi sundu.

Dr. Mustafa Güçlü geçmişte Kafkasya bölgesinde yaşanan trajik olaylarla ilgili olarak şunları söyledi:

"Dünya'yı güçlüler yönetir ve haklı ya da haksızlık önemli değildir. Rusya'nın zulmünden kurtulmak isteyen Sibirya'daki Türkler 1908'de bin bir zorluk içinde Türkiye'ye göç etmiş, göç yolunda da birçok insan hayatını kaybetmiştir. Naci İdil'in ailesi de bunlardandır. Konya'ya gelen Sibiryalı Türkler günümüzde adı Böğrüdelik olan Reşadiye'ye yerleştirilmişlerdir.”

Naci İdil atalarının İstanbul'a ulaşır ulaşmaz, vatan toprağını yüzüne süren insanlar olduğuna vurgu yaparak;

"Adına ister sürgün deyin ister kaçış; topraklarını, akrabalarını arkalarında bırakıp kendilerini Türkiye'ye götürecek olan gemiye binenler son ana kadar büyük zorluklar yaşamış. Gemideyken ölen insanları, üzerlerine ağırlık bağlayarak denize atmak zorunda kamışlar.

İstanbul'a gelen atalarım Konya'ya gönderildikten sonra geniş yaylası ve bol suyu olan Reşadiye'ye yerleşmek istemişler, Sultan Reşat da her iki aileye bir çift at vererek destek olmuş.

Bizimkiler Türkiye'ye geldikten sonra gönüllü olarak askere de gitmek istemişler fakat ilk başvurularında göçmen kanunu gereği alınmamışlar. Bizimkilerin ısrarcı olmalarından sonra annemin babasının da bulunduğu elli iki kişi askere alınmış. Dedem Çanakkale'de gazi olup dönünce onu kardeşi askere gitmiş ve şehit düşmüş.

Vatanlarıyla irtibatı kesmemişler. Çünkü buradan çok orada akrabalarımız var. Yıllar sonra Konya'ya getirdiğim akrabalarımla şehri gezerken Aziziye civarında ezan okunmaya başladı. Civar camilerde bir müezzin bitirince diğeri okuyordu. Misafirlerim:

"Naci bu ne mızıkasıdır?” diye sordular. "Mızıka değil, ezandır bu” dediğimde sevinçle "Oturup dinleyelim” diye karşılık verdiler. Sibirya'dan gelen Müslümanlar hayatlarında ilk defa ezan sesi duymuşlardı.

1963 yılına kadar köyde yaşadıktan sonra askere gittiğini de kaydeden İdil;

"İzin için köye döndüğümde ailem evlenmemi istedi. Ankara'dan bir kamyon kasasında biz Konya'ya gelin getirdik. Gelinliğini de bir komşusu pencerenin tül perdesinden dikmişti. Şimdi sahip olunan imkânlara ve zamanımız gençlerinin hallerine bakınca hayret etmemek elde değil.

Dış İşleri Bakanlığı bünyesince aşçı yamağı olarak çalışırken köyümüzdeki Tarım Kredi Kooperatifine nakil yaptırıp buradan emekli oldum ve 1993'de Konya'ya yerleştim. Fotoğrafa meraklıydım. Zeki Oğuz bu konuda bana öğretici oldu. Pek çok yeri gezip fotoğrafladık. Sudan'a da gittik ve orada insanların, abdest için her ağacın yanına bir ibrik koyduğunu böylece abdest suyu ile ağaçları da suladıklarını gördük” diyerek sözlerini tamamladı.

Teşekkürler kıymetli Başkan ve yönetim kurulu. Şükranlarımı sunarım. (10 TEMMUZ 2023)

 


Yazarın Diğer Yazıları