DÜNYA OKUMA YAZMA GÜNÜ!

 

 

Dün Dünya Okuma Yazma günüydü. Boy boy afişler, reklamlar yapıldı bu hususta. Konuşmaların bini bir paraya gitti. Mangalda kül bırakmadık alimallah. Görseller iyi, görünmek güzel, konuşmak derseniz harika!

Okuryazar bir toplum muyuz? Bu soruya cevap vermeden önce caddelere, sokaklara, meydanlara çıkalım. Bakalım kafelere, çay bahçelerine, emekli konaklarına, kıraathanelere. Hatta anne ve babaların durumunu inceleyelim. Evlerimizde kütüphane var mı? Kitap okuyor mu anne ve babalar? Kitap okuma yerine televizyon izlemekle mi vakit geçiriliyor? Acaba hergün kaç sayfa kitap okuyoruz? Çocuklarımızla birlikte hangi kitabın tahlilini yaptık ve yapıyoruz? Hangi bir fikir üzerinde aklımızı terlettik, terletiyoruz? Edebiyat kitaplarından hangisini okuduk veya kaç tane okuduk? Tarih kitaplarıyla aramız nasıl? Hangi Kur'an tefsirini okuduk, okuyoruz? Hergün Kur'an okuyor ve anlamı üzerinde düşünüyor muyuz? Yoksa her şeyi paraya, mala, maddiyata mı bağlamışız?

 

Bir de çıkıp kütüphanelere bakalım. Hangi manzarayla karşılaşırız? Söyleyeyim; elinde telefonla saatlerce konuşan, mesaj atan, sosyal medyada geyik yapan, yolda giderken, otobüste, dolmuşta, trende, tramvayda, yaya yürürken… başlar eğik, kimseyi ne görüyorlar, ne haberdar oluyorlar. Telefon esir almış durumda. Kimsenin; yolculukta kitap okuduğunu göremezsiniz. İnsanların kitap tartıştığına, okuma ve yazma üzerine muhabbet ettiğine, kültürden, edebiyattan, tarihten, ilim ve ahlaktan söz ettiğine şahit olamazsınız. Kitapçılara, okuma salonlarına gidenler sadece öğrenci.

Okuma özürlü bir toplumuz. Rabbimiz:

-"Oku, Allah'ın adıyla oku” diyor, Ardından okuduklarımızı yazıya dökmemizi istiyor. Bizler inadına;

-"Okumayacağım, inadına okumayacağım” diye direniyoruz. Direnmekle kalmıyor, yazıya, yazana, yazıyla, okumayla ilgilenene neredeyse düşman oluyoruz.

Kültürün konuşulduğu, ilmin ve insanlığın söz konusu olduğu mekanlarda bizim kültür adamı(!), mürekkep yalamış(!) tabir ettiklerimiz, saç saça baş başa kavga ediyor, küfürler havada uçuşuyor.

Araba kullanırken karşılaştığımız manzaralar pes dedirten cinsten. Yol verme, sen geçeceksin, ben geçeceğim yüzünden yapılan ağız dalaşları, cinayete varan çirkinlikler…

  1. bizim okumayan bir insan olduğumuzun göstergesidir.

 

Çukurova Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ, KİTAP OKURU BİR TOPLUM MUYUZ? İsimli makalesinde şu konulara parmak basıyor;

Kitap Okur Yazar Durumumuz Nedir? Toplumların gelişmişlik düzeyi birçok ölçüte bağlı olarak değerlendirilmektedir. Toplam nüfus başına karşılaştırma yapıldığı zaman İngiltere, Almanya ve Türkiye nüfus olarak birbirlerine yakın sayılır. Ancak söz konusu ülkelerin gelişmişlik düzeyleri, insani kalkınmışlık ölçütleri endeksine göre karşılaştırdığında Türkiye'nin önemli derecede ayrıştığı görülmektedir. Bunlardan bir tanesi de tükettiği kağıt miktarı özelde de okunan kitap sayısıdır. Bu konuda sık sık sorulur, biz kitap okuma yönünden dünyada neredeyiz diye. Veya ne kadar okuyoruz. Ancak mevcut verilere ülkemizin kitap ve kütüphane ile karşılaştırıldığında başta Batı Ülkeleri ile aramızda 10 kat farkın olduğu görülmektedir. Kültür bakanlığının Uluslararası Standart Kitap Numarası (ISBN) sayısına göre 1992-2004 tarihleri arasında toplam 150.601, yılda ortalama 10.750 yeni yayın basılıyor. UNESCO verilerine göre 1999 yıllında, İngiltere'de 110.965, Almanya'da 78.042, ABD'de 68.175, diğer ülkeler yanında Türkiye'de ise 2.920

 

Türkiye 2003 tarihi itibarı ile 1 milli kütüphane ve toplam 1 141 281 kitap, 1. 350 halk kütüphanesi 12 684 084 kitap ve 221 üniversite kütüphanesinde toplam 6 449 641 kitabın olduğu resmi olarak istatistik kurumunca belirtilmiştir.

Türkiye'de 15 yaşının üzerinde okuma kapasitesine sahip yaklaşık 52 milyon insan olduğu ve her biri bir kitap okusa 52 milyon kitap eder ki bu doğal olarak büyük bir rakam. Ancak satılan toplam kitabına bakıldığında okuyucu sayısı ile kitap arasındaki orana bakıldığında, sınırlı sayıda kişinin kitap okuduğu anlaşılıyor. Tabii dergi ve gazetelerin okurluğunu tam olarak bilmiyoruz. 1 milyon civarında gazetenin satıldığı ve çoğunun da spor ve magazin kasımının gözden geçirildiği sık sık belirtiliyor. Internet üzerinde gazete okuryazarlığının da halen yaygın olamadığı bazı makalelerin okunuş sayısından çıkarabiliyoruz. Internet'in okuma düzeyini düşürdüğü biliniyor ancak yine de gelişmiş ülkelerdeki Internet kullanıcıları ile kıyaslandığında ülkemiz halen OECD ülkeleri arasında gerilerde bulunuyor.

Üniversiteliler Okuyor mu? Bu konuda yapılan bir araştırma üniversitelilerin okumadığını gösteriyor. Prof. Dr. Çağatay Özdemir'in "Türkiye'de Öğretim Elemanları" çalışmasında üniversitelerin %16'sı hiç kitap okumuyor, %72'si 1-2 kitap okuyor, %11' 3-5 kitap, % 1.4'de beş kitaptan fazla okumaktadır. Dünya iyi kitap okuru olarak sayılmak için yılda minimum 10-20 kitap arasında okuyor olmuş olmak gerekiyor. Bu durum öğretim üyelerinin çok az okuduğunu ortaya çıkarmaktadır. Yapılan bazı anket çalışmaları, çoğu üniversiteli gündüz zamanın önemli bir kısmını Internet üzerinden gazete okuyarak geçirdiği veya diğer konu dışı alanlarda gezindiği ön plana çıkıyor. Sık sık aldığım duyumlarda özellikle dinlenme saatlerinde veya çay saatlerinde toplumun konuşmalarından verdikleri örneklerde zamanlarını nerde harcadıkları görülmektedir. Maalesef bu konuda şahsıma söyleyeyim ki biraz cahiliz, birçok konuda çok zengin olmadığı argo deyimi ile "Fransız kalıyoruz”. Gazeteci yazar Özdemir İnce "üniversite hocaları okuduklarını papağan gibi tekrarlıyorlar”. Her gün kullandıkları "Jakoben”in ne anlama geldiğini dahi bilmiyorlar” diyor.

 

Son yıllarda artan davetler, şaşaalı partiler ve ziyaretler okumanın belini kıran diğer bir olgudur. Bugün maalesef ülkemizde değer okumak, bilgi sahibi olmak değil, kendini büyük sananların gölgesinden geçinmektir. Okuyup araştırmak, geç vakitlere kadar kafa patlatmak yerine, birilerinin koltuğunun altına girmek, birilerinin kendileri için okuduklarını anlatması daha kolay geliyor çoğu insana. Maalesef Montesquieu'nun belirttiği gibi "Bir ülkede dalkavukluğun getirisi, dürüstlüğün getirisinden fazla ise” o ülke batar ifadesindeki gibi bugün yaşamın birçok alanında dalkavukluğun getirisinden daha yüksek olduğu için bilim ve bilgi ne yazık ki para etmiyor. (09 EYLÜL 2022)

 


Yazarın Diğer Yazıları