Eğitim; En Önemli Sorunumuz

         Günlerdir devam ediyor. Herkes konuşuyor, her kafadan bir ses çıkıyor! Tabii ki, demokrasilerde, ortaya konacak bir meselede fikirlere müracaat etmek önemli. Ama bu, rastgele, herkese sorarak değil, bilenlere, işin uzmanlarına, ehline sorarak olur. Eğer bilmeyenlere, konudan haberi olmayanlara sorarsanız, iş, çığırından çıkar.     
Eğitim, bir milletin olmazsa olmazıdır. Bir ülkeden eğitimi kaldırdığınız veya eğitimi, “reform yapıyorum” diyerek başka ülkelerin eğitimine monte ettiğiniz zaman o eğitimden hayır göremezsiniz. Eğitim temel meseledir. Eğitimde; Batılılaşma, Amerikanlaşma, Ruslaşma, Çinleşme, Cinleşme, siyasete alet etme, politik tavırlar sergileme, günü kurtarma anlayışıyla sonuç alınmaz. Kesin ve köklü bir sonuç; dini, milli, kültürel değerlerin harman olduğu, inanca dayalı unsurların da içinde yer aldığı, her hükümete göre yön değiştirmeyen, rüzgâr gülü gibi her tarafa dönmeyen bir eğitim reformundan geçer.
         Bu konuda Milli Eğitim eski Bakanı Sayın Ömer Dincer; "Bu, Bende İnanılmaz Bir Utanç Oluşturuyor, eğer temel felsefenizi değiştirmiyorsanız, ana paradigmalarda farklılaşma olmuyorsa, esas stratejilerinizi değiştirmiyorsanız, bu değişiklikler operasyonel veya program düzeyindedir ve çok tartışılması gereken hususlar değildir. Normalde eğitim sisteminde köklü değişiklik yapmaya ihtiyacımız olduğunu vurgulamam lazım. Biz eğitim sisteminde gerçek anlamda değişmek zorundayız. Uluslararası sınavlardan ya da bizim kendi yaptığımız LYS’lerden ve SBS’lerden sonra ortaya çıkan başarı seviyeleri bende inanılmaz bir utanç oluşturuyor. Ben bu işin sorumlusuyum ve bu işi çözmek zorundayız. Uluslararası alanda başarı sağlayacaksak, bizim eğitim sistemimizde bugünkü bakış açımızı değiştirmeksizin bunu yakalamamız mümkün değil." diyerek problemi anlatmış bulunuyor.
Yıllarca böyle hareket edilmedi mi? Her gelen hükümet önce eğitimden işe başlamadı mı? Eğer koalisyon hükümetiyse, pazarlık, öncelikle Milli Eğitim üzerinde yoğunlaştı! Mutlaka Milli Eğitimi kendi partisine mensup olanlara vermenin çabası içine girdi siyasi partiler! Bu olmayınca çoğunlukla koalisyonların bozulduğuna şahit olduk. Şöyle bir söz vardır; “yiğit düştüğü yerden kalkar”. Ülkemizde de bozulma eğitimden başlamıştır!
          Eğitim deyince; şık giyinmek, kızlara hava atmak, dans, balo, tiyatro, sinema… gösterilerine katılmak, mutlaka, “solcu olmak”, materyalist felsefeye sahip olmak, darwin teorisini benimsemek, kendi öz kültürümüzden gelen dilimizi kuşa çevirerek; Batı’nın kullandığı dili kullanmak, teşekküre, merci, günaydına; bonjour, akşam gösterimine; suare, Sabah gösterimine; matine, Lokantaya; restaurant, otele, Hotel, berbere; kuafeur, selamün aleyküme; hello, Allah’a emanet ol’a; kendine iyi bak…kelimelerini kullanmayınca “aydın” olamamak, düşünceleri ifade ederken; mutlaka referans olarak Batı’yı örnek göstermek, Batı’da yemek yerken çatal sol elde, bıçak sağ elde tutulur ve kesilecek yiyecekler sol elle yenilir, buna ters davranan kınanır! Halbuki bizim inancımızda sağ elle yenilir içilir. Bıçağı sol elle tutar, çatalı da sağ ele alır yersin. Batı’dan örnek olmazsa konuşanın eğitiminin eksik ve o kişinin dar kafalı, bağnaz olduğu anlayışı…hakim Türkiye’de!
          Batının felsefecilerini, Rusya ve Çin’in düşünürlerini referans alma yerine, bizim kültürümüzün yetiştirdiği ilim adamları, din adamları, mütefekkirleri, dava adamları, kahramanları, siyaset adamlarını referans almak, milli bir eğitim oluşturmada şaşmaz ölçü olacaktır. Yıllarca Materyalist felsefecileri okuduk, okuttuk! Ülkemize, terörden, ülkeyi yıkmaktan başka elimize ne geçti? Hangi meselemizi çözdük? Gençlerimize, insanlarımıza ne verdik? Yolda yürümesini bilmiyoruz! Doğru dürüst konuşmaktan âciziz! Araba kullanırken magandalık yapmaya bayılıyoruz! Trafik kurallarına uymamakta direniyoruz! Ticarette; “kimi daha çok aldatırsam o kadar uyanık olurum” anlayışı içindeyiz! Yanımızda çalıştırdığımız elemanların hakkını yemeye bayılıyoruz! Vergi kaçırmak en büyük meziyetimiz! Varsa yoksa her şeyi paraya ve maddeye endekslemişiz! Yediklerimiz, içtiklerimiz hileli! Haram lokma yeme konusunda mahiriz! “haram helal ver Allah’ım, kulun omar yer Allah’ım!”
         Allah aşkına böyle bir zihniyetle ülke kalkınır mı? Böyle bir anlayışa sahip olan insanlarla mutluluk mümkün olur mu? Bu tür ailelerin bulunduğu-ki çoğumuz böyleyiz!- bir aile içinde çocuklar, aile bireyleri kendini mutlu hissedebilir mi?
İşte temel mesele bu! Bu meseleyi çözen bir Eğitim sitemine şiddetle ihtiyaç var. böyle bir eğitim sistemi ikame edildiği zaman; ülkede ne terör, ne katliam, ne siyasi bunalım, ne adam kayırma, ne de kaos olur! Milli Eğitim budur. Şimdiye kadar kaç dershane bu eğitimi verdi? Test çözme tekniği dışında? Aklımızı başımıza alalım da, el birliğiyle eğitimi rayına oturtma çabasında olalım.


Yazarın Diğer Yazıları