GÖNÜL KÖPRÜSÜ KURABİLMEK

 

 

Bornova Kitap Fuarı gönül köprüsü kurmak için iyi bir vesile oldu. Fuar boyunca yazar/ okur muhabbeti oldu. Gönül dünyamız doydu. Fikir kapılarını açmaya, düşünce sahasında aydınlanmaya, İslam'ın ilk emri "oku” ile bir kez daha yüzleşmeye doğru adım atıldı.

Bizim sıkıntımız okumamak. Her ne kadar Rabbimiz: "Oku, Allah'ın adıyla oku…” diyorsa da, biz; "Okumayacağım, Rabbimin bu emrini dinlemiyorum, bu emir bana uymuyor!…” dercesine ve Allah'a kafa tutarcasına bir aymazlık ve hamakat içindeyiz. İnsanlar böyle yapınca Rabbimiz de karşılığında şöyle diyor:

"Sizin duanız olmasa Rabbin size ne diye değer versin?”, "Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın”, "Niçin yapmadığınızı söylersiniz?”, "Emir olunduğun gibi dosdoğru ol”…

  1. sağlam olursa, muhabbet tam olur. Kalpler, Allah aşkıyla yanıp tutuşursa insanlar dost kalır. Temiz toplum oluşturmak istiyorsak, önce kendimizi kontrolden geçirmek zorundayız. Kendisi yamuk olan, başkasına dürüstlük dersi veremez. Eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz.

 

Dürüst olmanın yolu inançtan geçer. İnancın mükemmelliği de ahlaklı davranış sergilemekle mümkündür. Allah, bizim suretlerimize değil, siretlerimize (Davranışlarımıza) bakar. İstediğin kadar konuş, istediğin kadar; "ben iyi insanım, benimle dost olun, bana güvenin…” diyelim. Bu laflar boştur. Zira laf ile peynir gemisi yürümez.

"Nefsini bilen Rabbini bilir” denen güzel bir deyimimiz var. Bunu bu abd-i aciz şöyle der; "Önce can, sonra canan”. Hatta bu şöyle bir sözü de oluşturmuş;

"Ne kendi etti rahat, ne verdi dünyaya huzur,

Yıkılıp gitti dünyadan, dayansın ehl-i kubur”

 

Tahir'ül Mevlevi;

 

"Eli boş gidilmez gidilen yere,

Rabbim boş gelmedim suç getirdim,

Dünyalar çekemezken bu ağır yükü,

İki büklüm sırtımda pek güç getirdim”

 

diyerek Dünyada bomboş yaşamamayı, fikren, manen, ilmen dolu dolu olmayı çağrışan bu güzelliği mezar taşına yazmış.

Dünyaya anlam katmak, dolu dolu yaşamak için okumak, okuduğunu anlamak, anladığını hayatına uygulamak gerekir. Bu yüzden Kur'an sık sık okunmalı ve asıl olan hayat rehberimiz olmalıdır. Yani kurtuluşun yolu; okumaktan geçiyor.

Okuyan insanlar gönül köprüsü kurabilir. Okuyan insanlarla muhabbet demine varılabilir. Rabbimizin;

"Ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et” ifadesi bunu anlatır. Çünkü okumak aynı zamanda ibadettir. Okumayan ibadet edemez, ibadet etmeyenler okumaz. "Dünyaya inananlar hakim olacaktır” der Rabbimiz. Evet inanmak için okumak lazım. Bir şeye hakim olmak için okumak gerek. Okuyan insanlar Alzheimer hastalığına yakalanmıyor. Beynini, beyin hücrelerini çalıştıranlarda unutma, bunama gibi beyin hastalıklarına rastlanmıyor. Bunun için beyni devamlı çalıştırmak, aklı terletmek şarttır. Bunun için Rabbimiz, ilk emir olarak "Oku” demiştir.

Mürekkep yalamış deriz. Mürekkep yalayan, mürekkep kokusunu içine çeken ve ruhuna kitap aşkını yerleştirenlerden kötülük gelmez. Bütün kötülükler; avare insanlardan, beynini çalıştırmayan, düşüncesini geliştirmeyen, aklını terletmeyen… insanlardan gelir. Bu tiplerin gönül köprüsü kurması mümkün olmaz.

"Anadolu İrfanı” adı verilen ve Orta Asya'dan kalkıp bozkırları dolaşarak, Horasan'ı, Belh'i Maveraünnehri kat ederek, Manaları gergef gergef işleyen erenler gönüllere taht kurmuşlardır. Manadan uzak okumak manasızdır. Manayı okumayanların; kendine, ailesine, insanlara ve dünyaya faydası dokunamaz. O yaratıklar muzır varlıklardır.

Ne mutlu gönül köprüsü kuran ve bu köprüden geçmek için çaba harcayanlara. Ne mutlu dostluk kapılarını aralayan ve devamlı açık kalmasını sağlayanlara. Selam olsun muhabbet ehline, selam olsun kitap dostlarına. (13 EKİM 2022)


Yazarın Diğer Yazıları