İsim Enstitüsü Derneği

Her çocuk doğduğu zaman babası, dedesi veya ailenin büyüğü tarafından sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okunur. Sonra toplumda itibarını sarsmayacak, bir anlamı olan, bir çeşit kimlik pozisyonunda bulunan isim konur. İsimler, kimliğimizdir.
İsim konurken; çoğunlukla “Biz Kur’andan isim koyduk” diye kendini savunur aileler. Kur’andaki her ismi koymak doğru değildir. Çünkü Kur’andaki her ismi koyacak olursak o zaman, İblis (Şeytan), Kafir, Münafık, Ebu Leheb, Firavun, Nemrud, Karun, Şeddad, Cehennem, Keziban (Yalancı), Yahudi, Hıristiyan, Mülhid, Zina, Fuhuş, Ankebut (Örümcek), Neml (Karınca), Kasas (Kıssalar), Tebareke, Felak, Nas, Bakara, Azer (Hz. İbrahim’in putperest babası)… gibi isimleri de koymamız kaçınılmaz olur!


Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü'nün kayıtlarına göre 2009 yılında 8 bin 90 bebeğe 'Ecrin' adı verildi, bir o kadar sayıda da Aleyna. Bu isimlere popülerlik kazandıran özellik ise kulağa hoş gelmeleri ve Kur'an-ı Kerim'de geçiyor olmaları.'Dini referanslı isim verme' isteği, ebeveyni Kur'an'da yer alan her kelimeyi anlamı uygun olmasa da isim haline getirme yanlışına itiyor.
İsimlerin bir anlamı olması, çocukları toplumda alay konusu yapmaması, kültürümüzü yansıtması gereklidir.
Aileler; batı’ya benzemek, körü körüne bir taklit sonucu olarak hiçbir anlamı ve mantığı olmayan isimler koymakta. Mesela; annenin isminin baş harfi ile babanın isminin baş harfinden veya birisinin ismi, diğerinin soyadından oluşan ve güya kulağa hoş geldiği söylenen isimlerle karşılaşıyoruz! Sonra, isim mi isim!
Toplumumuzda kullanılan diğer isimler; Arın, Arkın, Armağan, Arman, Arife, Arzu, Asena, Aslan, Aslı, Aslıhan, Aslım, Asu, Asude, Asuman, Asya, Ata, Atabek, Ataç, Atahan, Atalay, Ataol, Atasagun, Atasoy, Atener, ateş, Atıl, Atılay, atılgan, Atik, Atilla, Aybars, Ayberk…
Aslında “isim” der geçeriz. Ama bunun ne kadar önemli olduğunu bilmeyiz. Tarihe baktığımız zaman, her ismin bir anlamı olduğunu, her ismin bir kahramanı anlattığını açıkça görürüz.


Avrupa ve diğer batı ülkelerinin, çocuklarına bizim isimlerimizi koyduğunu göremeyiz. Fakat bizde ne hikmetse yabancı isim koymaya yönelik bir tutum mevcut!
İslam kültüründe isim değiştirme, onurlu, şahsiyetli, değer verici, “yaratılanı hoş gördük yaratandan ötürü” anlayışı vardır. Bunun için bir gayri Müslim, Müslüman olunca ismi değiştirlir. Peygamberimizin, bazı isimleri değiştirdiği malumdur. Mesela; Keziban (Yalancı) ismini, Sıddıka (Doğru söyleyen) olarak değiştirdiği bilinmektedir. Sağlam kişilikler, sağlam toplumu oluşturur. Sağlam toplumdan sağlam ve uzun vadeli devletler çıkar.
Evet bu duygulardan hareket ederek Konya’mızda, “İSİM ENSTİTÜSÜ DERNEĞİ” adıyla bir dernek kuruldu. Derneğin başkanı sayın Mevlüt Kamber’i, makamında ziyaret edip, hayılı olsun dileklerinde bulundum. Başkanın şikayetleri ve önerileri de bendenizin ortak şikayet ve önerisidir.
Haklı olarak, Türkçemize birçok yabancı, ne anlama geldiği belli olmayan birçok kelime olduğunu, bunun, kültürümüze bir darbe gibi algılandığını, her yerde, her zaman Türkçe konuşmanın; bir Türk vatandaşı olarak şart olduğunu, yabancı kökenli marka isimlerinin yaygınlaşması ve yerleşmesinin, yerini Türkçe isimlere bırakması gerektiğini belirtmiştir.
Türkçe dilbilgisine uygun yeni kelimeler üreterek, bu kelimelerin iletişim araçlarıyla tanıtımını ve yaygınlaşmasını sağlamak, derneğin faaliyetleri içinde yer almaktadır.
Derneğin adresi; Araboğlu Makası, Türk Anadolu Vakfı üstü.


Yazarın Diğer Yazıları