Kimlik Sahibi Olmak

Nefsini bilmek; haddini bilmek, kendini tanımak, ne olduğu, niçin yaratıldığı, bu dünyadaki görevlerinin neden ibaret olduğunun farkına varmak, kimlik sahibi olmak, empati kurmak, adam gibi adam olmak, dimdik ayakta durmak, sözünün arkasında olmak... anlamları taşır.


Nefis; sözlükte; ruh, can, hayat, hayatın ilkesi, nefes, varlık, zat, insan, kişi, heva ve heves, kan, beden, bedenden kaynaklanan süfli arzular... gibi anlamlara gelen Nefs kelimesi, Kur’anda; “Ruh” anlamında kullanıldığı gibi, “Zat ve öz varlık” anlamında da kullanılmıştır.
Hep düşünmüşümdür; neden başka insanlara tepeden bakarız? Niçin herkesi kendimiz gibi düşünmeye zorlarız? Neden; inananlar, her hangi bir din mensubuna karşı “mahalle baskısı” uygulamaktan zevk alırız? Bir türlü kabullenemiyoruz; devlet yönetimin Müslümanlara verilmesini! Müslümanların; amir, yönetici, idareci ve emreden olmasını! Silahlı kuvvetlerde en üst düzeyde görev yapmasını! Başbakan, Cumhurbaşkanı, bakan… olmasını!
Müslüman olmak, kimlik sahibi olmaktır. Müslüman olmak; insani değerlere önem vermek, ahlak ilkelerine riayet etmektir. Kur’anca hayat süren, kimlik sahibi olur. Lafla, sözle, konuşmakla, edebiyat yapmakla, işin felsefesini üretmekle olmuyor!


“adam olmak” değil, adam kalmak önemlidir. Kimliğinde, “Müslüman” yazmakla iş bitmiyor. “halkçıyım” diyerek mesele hallolmuyor!
Kimliksizlik; kişiliksizliktir. Kimliksizlik; değersiz olmaktır! Kimliksizliğin altında Nefis putu yatar!          
Nefis üzerinde genişçe durulmasının sebebi, görev ve sorumluluklar itibariyle nefsin özne olması, ayrıca kabir azabı, haşir ve tenasüh gibi konularla da ilgili olmasındandır.
Tasavvufta nefis denilince, şer ve günahın kaynağı olan; “ kötü huy ve süfli arzuların tamamı” anlamına gelen ve kötülüğü emreden nefis anlaşılır. Bu açıdan bakılınca, “Sana gelen iyilik Allah’tan, başına gelen kötülük ise nefsindendir.” Gibi âyetlere ve; “Allah’ım! Nefislerimizin şerrinden sana sığınıyoruz”, “Allah’ım! Nefsimizin şerrinden sana sığınırım” gibi hadislere sıkça rastlarız.


Mutasavvıflara göre nefis, insanın putudur. “Hevasını tanrı edinen kimseyi görmedin mi?” âyetinde bu husus ifade edilir. Hakka ermek için nefis putunu kırmak gerekir. Nefsi hevasından, aşağı arzularından men edenlerin cennete gideceğini haber veren âyette buna işaret vardır.
Nefis kendini beğenir, kendine tapar, kendine hayrandır, bencildir, şımarıktır, kibirlidir. Topraktan yaratılmış olduğundan zayıf, çamurdan olması sebebiyle cimri, balçıktan olduğu için şehvetli, pişmiş topraktan olduğu için de cahildir. Zaaf, cimrilik, şehvet ve cehalet onun özelliklerindendir.
Nefsin tabiatında, yırtıcılık, vahşilik, hayvanlık, şeytanlık ve tanrılık vardır. Nefisteki düşmanlığın, saldırganlığın kaynağı, yırtıcılık, oburluk ve hırsın kaynağı; hayvanlık, hilekarlığın ve kurnazlığın kaynağı; şeytanlık, büyüklenme ve her şeye tek başına hükmetme arzusunun kaynağı; tanrılıktır.
Nefsini bilmek, kendini bilmektir. Kendini bilmek; haddini bilmektir.

“Elif okuduk ötürü,
Pazar eyledik götürü,
Yaratılanı hoş gördük,
Yaratandan ötürü!”

Ayrıca;

“ilim, ilim bilmektir,
İlim; kendin bilmektir,
Okumaktan mana ne?
Kişi Hakk’ı bilmektir.
Çün okudun bilmezsin,
Ha bir kuru emektir.” diye seslenir Yunus Emre.

Her zaman aynayı kendimize tuttuğumuz, daima kendimizi başkalarının yerine koyduğumuz… zaman bütün meselenin çözüldüğünü göreceğiz!


Yazarın Diğer Yazıları