Kış Geldi, Kar Yağdı!

 

Şükür, yılın ilk karı yağdı, beyaz bereket geldi! Bazı basın organlarında kar yağıp, yollar kapanıp, işler karışınca; "beyaz felaket, karın kötülüğü…” gibi manşetler attığını ve haberler yaptığını okuruz. Kar da, yağmur da… Rabbın; "Sünnetullah” dediği ilahi kanunudur. Bunun önüne geçmek mümkün değil. Ama insanı ilgilendiren, tedbir almak, aklı kullanmak, kurallara uymak da "akıllıyım” diyen insanın işi. Sen aklını kullanmazsan Sünnetullah'ın suçu ne? Kar yağınca, kış gelince, aç, açık, muhtaç, evsiz barksız insanlar dolaşıyorsa etrafımızda, bu, insanların ilgisizliğini gösterir. Eğer bu manzarayı her kış, her kar yağdığında yaşıyorsak o zaman kendimizi sorgulamalıyız.

Hey insanlık(!), sen hiç üşüdün mü? Betona yatıp, ciğerlerine soğuk hava çektin mi? Ayak yalın, baş kabak, morarmış burun, el, ayak...sokak sokak gezdin mi? Sahi sen; yıkılmış evlerde hiç kaldın mı? Bomba sesleri arasında, kurşunlara hedef oldun mu? "Ölüm ne zaman gelecek?" Diye sordun mu? 

Be hey insanımsılar! Bunca yıldır yanan ateşin içinde hayat sürmeyi denediniz mi? Siz hiç; karnı aç, gözü yaşlı, boynu bükük, elbiseleri sökük....gezdiniz mi? 

Bu dünya gelip geçici! Bir gün olup öleceğiz! Buna imanımız tam! Ama sen, evet sen, sapmaya nasıl yatacaksın? Mezara nasıl gireceksin? Oradaki durumunu merak etmez misin? 
Para, güç, makam...seni kurtaracak mı sanıyorsun? Ciğer yakıyorsun, can yakıyorsun... ama bu yangında sen daha çok yanıyorsun!

Merhametsizliğin acısını mutlaka ama mutlaka çekeceksin! Hani; baban? Deden? Atan? Şimdi neredeler? Onlar da; zulüm ika etmiş, insanları hor görmüş, küçümsemişti! "Dünyaya ben nizamat veririm, karun kadar zenginim, süper gücüm" demişti! 

Unuttuysan hatırlatayım; bütün zalimler; Nemrutlar, Firavunlar, Şeddatlar, Ebu Cehiller...gelip geçti buradan! 

Mazlumlar galip geldi, hepsini ödüllendirdi yaradan! Allah merdiven yapar, seni indirir, mazlumu çıkartır aradan!

 

 

Kar

Kış geldi, kar yağıyor,
Zamanı artık,
Her şey zamanında isteniyor,
Ayağı yalın, başı kabak bir çocuk,
Elleri mosmor, durmadan ağlıyor..
Kimsesi yok besbelli,
Sırtında ceketi bile...
Üşümüş, burnu kızarmış,
Kar beyninin içine yağmış..
Bu ne ki, daha binlercesi...
Gez dolaş araştır,
Kar altında kalmış hayat bilmecesi.
Kar; temizlik, kar; saflık,
Kış gelince artmalı insaflık.
Kimse donmasın, üşümesin,
Ekmek, ev, iş, elbise diye düşünmesin.
El ver, destek ver, nefes ver,
Bir kez olsun insanlığa ses ver.
Kendine insanlık olmaz, ne biçim edep? 
Bir elin nesi, iki elin sesi var,
İnsan, insana muhtaç, kul, kula sebep,
Toplumu zorlama, herkesin hevesi var.
İlgisiz, aymaz, lâ kayıt,
Meziyet değil bunlar, kesin kayıt.
Görürsen, görülür, bakarsan bakılırsın,
Seversen sevilir, sayarsan sayılırsın,
Yardımdan uzak kalma, insanı hor görme,
Ölüm var; bir gün kefene sarılırsın....

 

Kar

 

Her tanesi, her damlası Rab'dan hediye,

 

Beyaz bereket, beyaz mutluluk, ince ve latif!

 

İyice bak, düşün, birbirine çarpmıyor ne diye?

 

Kar, katı gönüllere bir atıf.

 

Her karda, garipler aklıma düşüyor;

 

Moraran eller, burunlar, ayaklar...

 

Yağan karla yürekler de üşüyor,

 

Eller donuyor, göz yaşarıyor, akıl şaşıyor...

 

Yıkık, üşüyen gönülleri ağartsak, susuzlara su olsak

 

Barajları dolduran, susuzluğu gideren,

 

Kurda, kuşa can veren

 

Beyaz mutluluk gibi, kar yumağı gibi!


Yazarın Diğer Yazıları