Kur’an, Ne Kadar Bizimle?

Çocukluğumuzda, camilere, önce cüz veya elif ba, sonra Kur'an okumaya giderdik. Hocamız; "Müslüman mısın?” diye sorar, ardından bizler; "elhamdülillah” deyince, "ne zamandan beri Müslümansın?” diye eklerdi. Biz, bu soruya bir şey diyemezdik. Ne söyleneceğini, nasıl söyleneceğini bilmiyorduk. Ama hocamız; "kalu bela zamanından beri Müslümanız” diye cevap verirdi. Yine hocamız, "kalu bela” ne demek?” diye sorar ve cevab kendisi verirdi;

KALU BELA; bir sözleşmedir. Bezm-i elest; "la ilahe illallah Muhammeden resulullah” Allah'tan başka ilah yoktur. Muhammed (SAV) O'nun resulüdür cümleleri içinde cereyan eder. "Fe'stekım kema ümirte” Emir olunduğun gibi dosdoğru ol.

Bunun adına; "L”dan "İLL” ya demek doğru olmaktadır. Hayat iki kelimeden ibaret; "L” ve "İLL”. Evet diyebilmek için önce hayır demeyi öğrenmek, hayatımızda; "Hayır” lara da yer vermek gerekir.

"Doğrudan Kur'andan alarak ilhamı,
Asrın idrakine söyletmeliyiz İslâm'ı” (M.Akif Ersoy)

Kur'an; sakınanlar ve arınanlar için bir yol göstericidir. Kur'an; İnancı düzeltmek, ahlakı güzelleştirmek, dünya hayatını düzene koymak, ilahi irade, rıza ve düzene uygun bir dünya hayatından sonra ebedi mutluluklarını kazandırmak için gönderildi. Kur'anın; "belhum adal” dediği; "hayvanlardan daha aşağı” duruma düşmemek, Kur'anla yaşamakla mümkündür.

Kur'anla yaşamak, aynı zamanda Kur'anla İletişim kurmaktır. Mümin şahsiyet; Kur'anla iletişim içine girer. Bu, her Ramazan ayında "hatim yarışı”na girerek, el alem; "ne çok hatim yapmış, ne kadar iyi okuyor” diye iftihar vesilesi yapmakla olmaz. Kur'anı, yükseklere koyarak, gelin ve damatların odalarında süs olsun diye nakışlı kaplarda saklamakla şahsiyet elde edemeyiz.

Mümin; aynı zamanda ve her şeyden önce Allah'la iletişim kuran, Kur'an okudukça, Allah'la konuştuğunu bilen insandır. Kur'anla iletişime geçen; hurafelerden, akıl ve düşünceye aykırı davranışlardan, ilme ters tutumlardan uzak kalan, Kur'anca iletişimi hayat iksiri olarak gören, barışı, kardeşliği, diğer dinlerden olanlara karşı hoşgörüyü, insan sevgisini, adaleti, eşitliği, "veren el” olmayı, "bugün Allah için ne yaptın?” anlayışına ilgisiz kalamayan kimsedir.

Allah kısmet ederse, Pazar akşamı teravih kılacak, gece de sahura kalkıp Ramazan ayına merhaba diyeceğiz! Pazartesi günü ise orucun 1'i. Rabbim, hayırlısıyla oruç tutmayı, imsak şuuruna ermeyi, güzellikler içinde ve insanlarla berraber iftar edip, bayrama erişmeyi nasip etsin.

Ramazan ve oruç, güzel ibadet ve birer sembol. "Sembol” sözüne takılan değerli okuyucularımın; "hocam ne demek bu?” diyeceklerini tahmin ediyorum. Buradaki sembolden kastım; Ramazanı vesile bilerek, her günümüzün, imsak, her anımızın iftar, her vaktimizin bayram gibi güzel geçmesi için çaba harcamak. Kur'an öyle demiyor mu? Resulullahın hayatı bizim için birer numune-i imtisal değil mi?

Oruç

Oruç, sadece açlık değil,
Özüne ve ruhuna eğil.

Kapılar kapandı, İblis giremez,
Orucun ruhuna, ruhsuz eremez.

Reyyan kapısı, oruçlu için,
İstemez misin, neden niçin?

Oruçla miracım var bu ayda, 
Sabır aracım var bu ayda.


 

Ramazan

Kızgın çölde yalınayak yürüyorum,
Serap mı, göl mü, hayaller görüyorum,
Ateşte yandım, eridim, kül oldum,
Oruçla kendime geldim, kul oldum.
Dudaklarım kurudu, susuzluktan,
Oruç, tut sen beni, duygusuzluktan,
Bana kuvvet ver, tüm uygunsuzluktan.
Ramazan; yasakları imsaktır,
Göze, kulağa, haram yasaktır.
Ramazan; cennete açılan kapı,
Nefsini tanımak, dinamik yapı!


 


Yazarın Diğer Yazıları