NASIL YAŞARSANIZ ÖYLE ÖLÜRSÜNÜZ

Değişmeyen, vakti geçmeyen, eskimeyen… bir gerçek ölüm. Her zaman söylenen bir söz var; "her şeyin bir çaresi var” denir. Her şeyin çaresi var ama ölümün çaresi yok. Vakti gelen, eceli biten mutlaka ölümü tadar.

Ölümün; dini, imanı, cinsiyeti, ırkı, memleketi, yaşı, mevkii yok. Dünyanın en yüksek mevkiine de gelseniz, bütün dünyaya da hükmetseniz, alemin kasası da elinde olsa, "ben her şeyi hallederim” deseniz bile ölüm meleği; "haydi vaktin geldi gidiyoruz” dediğinde itirazsız gitmek zorundayız. "Hele biraz bekle, şu işim yarım kaldı, daha dünyaya doymadım, bazı yatırımlarım vardı…” sözü geçersiz olur.

Hayatı, Rabbimiz imtihan için yaratmıştır. Onun için; "nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle haşır olursunuz” buyurur sevgili peygamberimiz. Kur'an bizlere güzel bir hayat yaşamamız için ilkeler koymuştur. Bu ilkelere uyduğumuz, hayatımızı bu güzelliklerle bezediğimiz zaman ölümümüz; "Şeb-i Arus” olur.

Şu şiir, hafızamdan hiç çıkmaz. Her zaman dost sohbetlerinde, söyleşilerimde, konferanslarımda söylerim. Şöyledir o şiir;

 

"Eli boş gidilmez gidilen yere,

Rabbim boş gelmedim suç getirdim,

Dünyalar çekemezken bu ağır yükü,

İki büklüm sırtımda pek güç getirdim.” (Tahir-ül Mevlevî)

 

"Ölmeden önce ölünüz” peygamber sözü bize rehberlik etmeli. Kur'an'ımızın; "amel-i salih” ifadesi şunu hatırlatıyor; Gönlünde iman olmak şartıyla yaşadığın sürece bütün davranışların ahlaki olsun. "kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın”, "Niçin yapmadığınızı söylersiniz?” "Birbirinize lakap takmayın”…

 

İbrahim Ethem'e şöyle sorarlar;

-"Üstadımız, bir insanın hayatı nasıl olmalı?”

Şu cevabı verir;

-"Son nefeste nasıl olması gerekirse öyle olmalı.”

 

 

Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber...

Hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber?...

Öleceğiz müjdeler olsun, müjdeler olsun!

Ölümü de öldüren Rabbe secdeler olsun!

 

 

 

 

 

Kapı kapı, yolun son kapısı ölümse;

Her kapıda ağlayıp o kapıda gülümse!

O demde ki, perdeler kalkar, perdeler iner,

Azrail'e hoş geldin, diyebilmekte hüner...

 

O dem çocuklar gibi sevinçten zıplar mısın?

Toprağın altındaki saklambaçta var mısın?

Ölüm ölene bayram, bayrama sevinmek var;

Oh ne güzel, bayramda tahta ata binmek var.!...

 

Ufka bakarlar; ölüm uzakta mı uzakta...

Ve tabut bekler, suya inmek için kızakta.....

Sultan olmak dilersen, tacı, sorgucu unut!

Zafer araban senin, gıcırtılı bir tabut! (Necip Fazıl Kısakürek)

 

Ölüm Dediğin

Ezanlarla başlar kısacık bir an,

Saatler işliyor geçiyor zaman,

Vakitler bitiyor dönüyor devran,

Her tarafta bulur ölüm dediğin!

 

Doğanlar şahittir bunu biliyor,

Yazılmış ahittir canlar alıyor,

Bak güneş batıyor akşam oluyor,

Sevdiğini alır ölüm dediğin!

 

Makama mansıba aldanma sakın,

Ensende soluyor vakit çok yakın,

Ahlaklıca yaşa şerlerden sakın,

Tüm evlere dalar ölüm dediğin!

 

Değişmez gerçektir cinsi dengi yok,

Dini anlayışı ırkı rengi yok,

Avazı soluğu hiç mihengi yok,

Yanımızda olur ölüm dediğin!

 

Tahtları sarayı hep bıraktırır,

Şanları şöhreti bir gün yaktırır,

Hak bilmeyenlere yaşlar döktürür,

Acıları salar, ölüm dediğin!

 

Saçları ağartır dişin döktürür,

Ayakların tutmaz belin büktürür,

Gözlerin seçemez gözlük taktırır,

Mesajlarla gelir ölüm dediğin!

 

Herkes binecektir o tahta ata,

Vedalar ettirir tüm saltanata,

"Şeb-i arus”larla en son vuslata,

Müminlere güler ölüm dediğin!

Yazarın Diğer Yazıları