NE GÜZELDİ O DEMLER!

Gerçekten hasret kaldık. Dostlarımız birbiriyle karşılaşınca; "Selamün aleyküm, hayırlı sabahlar veya hayırlı akşamlar” der, hal hatır sorar, iyi temennilerde bulunurduk. Ayrılırken; "Allah'a emanet ol” deyip Rabbimize emanet ederdik birbirimizi. Şimdi ne mi oldu? Artık, selam kalmadı, onun yerine;

"Na haber, çak…”, birbirlerinden ayrılırken;

"kendine iyi bak, çav…” ifadeleri aldı.

Komşu komşuya seslenirken dahi zikir eden bir toplumduk biz.

Evlerin penceresinden kadınlarımız; "Hu Hu” diye seslenirdi komşu kadınına...

"Ya hu” diye zikir doluydu kelimelerimiz.

"Eyvallah”, "Evvel Allah” sözünü dilimize tespih yapmıştık.

  1. gelen "Hu”ya gider” cümlesi; Haktan gelen, Hakka gider” demekti. "Hay”, Allah'ın sıfatlarından güzel bir sıfattır.

"Hay, Hay” Efendim !" diye kabul ederdik tekliferi…

"Allah, Allah, Allah, Allah ” diyerek şehadete koşardık Tuna boylarında…

Hayretlerimizi, şaşkınlıklarımızı, meraklarımızı; "Allah Allah”, "Sübhanallah”, "Allahu ekber " diye belirtirdik.

O ifadelerin yerini ne mi aldı? "Vaaaauuv”, "ohaa” gibi, anlamsız, içi boş, duygusuz ifadeler aldı.

Kızdığımız vakit: "Tövbe estağfurullah” "fesubhanallah” zikri anlatırdı kızgınlığımızı.

"Aman Allahım” derdik "oh my god” girmeden dilimize…

"Salavat-ı Serife” anlatırdı bazen yanlış bir iş yapıldığını…

"Neûzubillah” çekmek idi istemediğimiz bir şey görünce zikrimiz…

"Bismillah”ile başlarlardık her hayırlı işe.

"Hay Allah” iyiliğini versin” derdik bir işin sonunda. Şimdi bu sözler unutuldu; "Kahretsin” cümleleri kulaklarımızı tırlamalar oldu.

"Allah Allah İllallah, Muhammedun Resulullah” sonrası derdik alkışlarla yiğitlere.

"Maşallah” "Ya sabır” öfkemizin ilacı idi….

"Hasbünallâhü ve ni'mel-vekîl!” diyerek Allah'ı "vekil” ederdik çaresiz kalınca…

"Ya Şafi” dokunurdu yaramıza merhemden evvel.

"İnna lillah” ayeti teselli ederdi geride kalanları…

"Hak'ka yürürdük” eskiden ölmezdik biz…

Şimdilerde cenazelerde alkış aldı dua yerini. Cenaze namazlarında saf tutardı insanlarımız, Müslüman kardeşine son görevini yapmak için. Artık cenaze namazı kılmak yerine bir köşe, gözüne siyah gözlükler takıp, yakasına cenazenin resmini yapıştırıp, üzgün numaraları içinde cenazeyi gönderiyorlar!

"Bu da geçer ya hû!”, "Vazgeç ya hû!”, "Hoş gör ya hû!” hatları süslerdi Tekke ve zâviyelerin iş yerlerimizin duvarlarını, psikiyatrik ilaçlarlar dünyamıza girmeden…

"Eskiden hayatı yaşarken zikrederdik, şimdi zikrederken bile o hali yaşamıyoruz”…

 

Kaybettiklerimiz sadece bunlar mı? Ne gezer ruhumuzu kaybettik, özümüzü çoraklaştırdık, manamız elimizin içinden, kalbimizin derinliklerinden uçup gitti!

 

Kaybettik!

 

Çok kahveler içtik, dost hanesinden,

Telve dilde kaldı, nazı kaybettik,

Muhabbete daldık, şahanesinden,

Dost mazide kaldı, özü kaybettik!

 

Ne yakılar sardık, dert gitsin diye,

Merhemlerden sürdük, berkitsin diye,

Onulmaz yarayı, terk etsin diye,

Güzel temenniyi, sözü kaybettik!


Eğlendik ve güldük, safiyane hep,

Canana göz olduk, sahiyane hep,

Ahbaba can bulduk, dahiyane hep,

Sabırlarımızı, azı kaybettik!

 

Gülmeyi kâr kıldık, mutlu gün için,

Maskeyi bâr bildik, kutlu gün için,

Dostla bahar bulduk, tatlı gün için,

Sevinç tasa oldu, bizi kaybettik!

 

Kalp sevgiyi sildi, tekliyor şimdi,

Sevgi rafta kaldı, bekliyor şimdi,

Nadide yerinde, saklıyor şimdi,

Hasretler içinde, sizi kaybettik!

 

Aşkı Yaşayan Bilir!

 

Elle tutulmayan, yaşanan hayat,

Aşkı yaşayanlar, gelsin meydana,

Damarda kan gibi, taşınan hayat,

Aşkı yaşayanlar, gelsin meydana!

 

Canı canan bilir, var da ona sor,

Mecnun'u Leyla'yı, gör de ona sor,

Aşk oduna düşüver de ona sor,

Aşkı yaşayanlar, gelsin meydana!

 

Hallacı Mansur da, aşk içindeydi,

Nesimi'yi sorsan, meşk içindeydi,

Bütün Peygamberler, eşk içindeydi,

Aşkı yaşayanlar, gelsin meydana!

 

Hacerler misali, çöllere dalan,

İsmail'ler gibi, kurbanlar olan,

Hatice timsali, Habibi bulan,

Aşkla yaşayanlar, gelsin meydana!

 

İnliyorum!

Anavatanımdan uzak kıldılar,

Ney gibi durmadan inliyorum ben,

Beni gurbet illerine saldılar,

Ney gibi durmadan inliyorum ben!

 

Aşkın ateşidir beni yandıran,

Dosttan ayrılığa nefsi kandıran,

Hasretin zehrine canı bandıran,

Ney gibi durmadan inliyorum ben!

 

Gurbet bir ıstırap gurbet bir aşı,

Gurbet tüm sıkıntı gurbet gözyaşı,

Sevgiliye giden atlama taşı,

Ney gibi durmadan inliyorum ben!

 

"La” ya yönelişler karanlık hüyük,

Gafletin kullara vebali büyük,

Aşkın hasretleri belalı bir yük,

Ney gibi durmadan inliyorum ben!

 

Yad Edilmez mi?

 

Zalimleri yakan ilahi nefes,

Ezelden ebede yad edilmez mi?

Ülkesi için çabalayan herkes,

Ezelden ebede yad edilmez mi?

 

İstikbali için sefere giden,

Değerlerini hep baş tacı eden,

İstiklali için ölümü tadan,

Ezelden ebede yad edilmez mi?

 

Hasbi insanların kadrini bilen,

Zor zamanlarında yanında olan,

Cömert insanlarla yan yana gelen,

Ezelden ebede yad edilmez mi?

 

Kâmil insanlarla birlikte kalan,

Yedi düvel ile dirlikte olan,

Kalbî sevgileri özünde bulan,

Ezelden ebede yad edilmez mi?

 

Tarihler yazarak gündem yapanlar,

Şuurlu ahvali her dem yapanlar,

Yaratılanları hem dem yapanlar,

Ezelden ebede yad edilmez mi?

Yazarın Diğer Yazıları