Neden?

Adam Olan Kişi!
Arabaya binen kendini n’oldum sanır,
Ne yavaş gitmeyi bilir, ne kural tanır!
Kırmızı ışıkta durmak, adamlık işi,
Topluma saygı gösterir, adam olan kişi!
Her şey kurala bağlı, ilkeyle yürür,
İnsana saygı duyan, hep saygı görür!
Sevilmek istersen, seveceksin,
Aymazlığa son vereceksin!

Yaz gelince, “acaba bu yaz trafik kazası olmadan bir yaz mevsimi geçirecek miyiz?” diye kendi kendime soruyorum. Ama nafile! Her yaz mutaddan oldu; “katliam gibi kaza!”, “kazada bir aile yok oldu!”, “hatalı sollamada şu kadar kişi öldü!...”


Trafik kazası; tamamen insanın elinde olan bir mesele! Bunun takdirle alakası yok! Neden mi? kader; insanın elinde olmayan konular. Bu, şu demektir; aklı, mantığı, bilgiyi kullanıp, her türlü tedbiri aldıktan sonra, aklı aşan, bilginin işlemediği… hususlarda Allah’ın hükmü geçecektir. Allah, kuluna verdiği irade-i cüziye sayesinde, onun, dünyadaki bütün işlerde gayret etmesini, kurallara uymasını ister. Kur’an, baştan sona kurallar bütünüdür. Müslüman da; kurallar adamıdır.  
“Kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın” ilahi emrine ne kadar uyuyoruz? Ne zaman toplumda bir olumsuzluk olsa, mutlaka içinde insanların parmağı vardır!  
Şöyle bir mantık geliştirelim; arabaya binmeden önce, arabanın yola hazır olup olmadığını kontrol ettik mi? Bu, ister şehir içi olsun, isterse şehirlerarası olsun fark etmez. Zaten şehirlerarası olunca işin önemi kendiliğinden ortaya çıkıyor. Kırmızı ışık yanınca veya kırmızı yanmaya yakın demek olan, sarı ışıkta “hemen geçeyim” mi diyoruz? O anda bir yaya geçmeye hazırlanıyorsa, onlara aldırış etmeden geçmeyi mi yeğliyoruz? Nasıl osa araba, 250-300 Km. yazıyor tabloda, “ben de o Km’ye ulaşmam lazım” diyerek Allah ne verdiyse gaza basmayı marifet mi sayıyoruz? Arabaların arasından slalom yapmak bizi kahraman mı yapıyor? Halbuki kural ihlaliyle kahramanlık göstermek yerine-ki bu, kesinlikle kahramanlık değildir- kurallara uyarak adamlığı göstermek daka akıllıca değil mi?
Kurallar; denenmiş ve hayat kurtaran birer insani ilkedir. Yasada yazıyor, yasada yasak diye değil, “ben bunu yapmazsam, insanların hayatlarına saygı göstermiş olurum. Veya bu kurallara uyarsam, en medeni insan, toplumun değer verdiği ve “adam gibi adam” dediği bir güzelliğe sahip olmuş oluruz!
Bütün mesele, empati kurmaktan geçer. Herkesi kendimiz gibi görmeye alışmamız, kendimize yapılmasını istemediğimiz bir şeyi başkasına yapmamak, iğneyi kendimize, çuvaldızı başkasına batırmak… bu güzellikleri kazandığımız zaman toplumda huzursuzlukların olmayacağını söylemek lazım. Kim ne yapar, kendine yapar, kendi düşen ağlamaz gözü çıkar. Kaza, en büyük cezadır. Eğer biz, kendimize düşen görevleri yerine getirmezsek, başkalarını suçlamaya, olanlara “ah vah” etmeye hakkımız var mı?


Bu yazıda, trafik kurallarına parmak bastık. Meseleyi her boyutta ele almamız mümkündür. Trafik kurallarının en büyük kul hakkı olduğunu bilmek zorundayız. Hele yol vermeme nedeniyle birbirini yaralayan, hatta öldürenleri duydukça insanın hafakanları kalkıyor!


Yazarın Diğer Yazıları