İNSANLIĞI KAYBETMEYELİM!
Kötü Koku Kimden Geliyor?
Lütuf ve İmtihan Vesilesi İrade
Cevat Hoca Yine Yaptı Yapacağını
İlk Kelimemiz Son Sözümüzdür Türkçe
Kripto varlık yasası dijital tosuncukların hareket alanını daraltı
TRUMP-ŞARA GÖRÜŞMESİ VE DELİ SORULAR.
Mülakat sistemi değişiyor mu?
İLÂH, RAB, İBADET VE DİN KAVRAMLARI
Mücadelesizlik ve Umursamazlık Varsa
Konyaspor’da Değişen Yok
DÜNYAYI YÖNETEN KÜRESEL ÇETELER
Samsunspor ders verdi, Konyaspor izledi…
SANDWİCH -EKMEK ARASI
BİR KİTAP FUARININ ARDINDAN
Bırakmanın İnceliği
Milletin ekmeği ile oynamayın! Konya’da ekmek neden zamlandı?
Musluktan Akan Yalanlar, Akmayan Sular
TRAFİK SORUNUN ÇÖZÜMÜ İŞTE BURADA!
Efsanelerin Yemişi
Arapça'da "dörtlü, dörtlük” anlamına gelen rubâî kelimesi (çoğulu rubâiyyât) edebiyatta dört mısradan meydana gelen şiirlere verilen addır. Rubai, aruz ölçüsüyle yazılır. Birimi dörtlüktür. 4 dizelik (mısralık) bir Divan Edebiyatı nazım biçimidir.
Rubâî Türk edebiyatı olup Orta Asya'dan İran'a geçmiştir. İslâmiyet'ten sonra aruzla söylenmesiyle meydana gelmiş bir İran nazım şeklidir.
Tasavvuf heyecanını dört mısralık bir nazım kalıbı içinde ifade etmeye imkân sağladığı için bu tür daha başlangıcından itibaren sûfîlerin ilgisini çekmiştir. Tasavvufî rubâînin Fars edebiyatındaki mûcidi olarak Ebû Saîd-i Ebü'l-Hayr (ö. 440/1049) anılır. Dört mısradan oluşan küçük nazım şeklidir.
Rubâî, gazelin ve tasavvufun zirveye çıktığı VII. (XIII.) yüzyılda da gelişme göstermiş, Ferîdüddin Attâr rubâî türüyle Muḫtârnâme adında bir eser kaleme almıştır. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin 2000 civarında rubâîsi bulunmaktadır.
Rubailerde aşk, şarap, dünyanın türlü nimetlerinden yararlanma, hayatın anlamı ve hayat felsefesi, tasavvuf ve ölüm gibi konular işlenir.
Rubâîler ya birinci, ikinci ve dördüncü mısraları kafiyeli, üçüncü mısraı serbest ya da dört mısraı birbiriyle kafiyeli şekilde olur.
Rubai türünün en önemli temsilcilerinin başında İranlı şair Ömer Hayyam gelmektedir. Türk edebiyatında ise Nabi, Fuzuli, Haleti, Yahya Kemal gibi isimler bu türün temsilcileri arasında yer alır. Arif Nihat Asya ve Nef'i de rubai ile şiir yazmışlardır.
Çok eski zamanlarda "Zerdüşt” Edebiyatında rubai şeklinde manzume yoktur. Rubailer, felsefi bir fikir için, dua olarak, hatta hicviye olarak da yazılmıştır.
İran Edebiyat tarihçisi E.G. Brovvne: "Rubai, İran şiir dehasının en eski mahsullerindendir ve her türlü konu için kullanılır” der. Hz. Mevlana'nın da Rubaileri mevcuttur.
Buradan hareketle bu abd-i aciz de; "CAN SUYU (RUBAİLER)” adıyla bir çalışma yapmaktadır.
Bugün sizinle Rubai örneklerimi paylaşmak istiyorum.
(1)
Mezarlara bir göz at, kimdi, neydi, nasıldı?
Hayat denilen âlem, kısacık bir fasıldı.
Birçok ibretle dolu sessizlerin diyarı,
Mahlukatın boynuna kader diye asıldı.
(2)
Sevgi kalplere girsin faziletler büyüsün,
Dünya el ele versin muhabbetle yürüsün.
Mazlumlar ağlamasın zalimin zulmü bitsin,
Gözyaşı silinsin âlemi neşe bürüsün.
(3)
Evlilik Kafta kalmış temelimiz çürümüş,
Kutsallık lafta kalmış amelimiz çürümüş.
Aile gemisinde bora var fırtına var,
İdealler yok olmuş emelimiz çürümüş!
(4)
Zümre-i Muhabbetler gönülleri şad eder,
Gayyaya düşen sefil, dünyayı naşad eder,
Esfel-i safilinler top yekûn karşı olsa,
Allah'ın has kulları ruhları küşad eder.
İNSANLIĞI KAYBETMEYELİM!
YENİ ŞEYLER SÖYLEMEK LAZIM
SAMİMİYET
ŞİİR AŞKINA
RUBAİ ÇALIŞMALARIM
MEVLANA’NIN TEFEKKÜR ANLAYIŞI VE BİZLER!
HAYATA KAZIM ÖZTÜRK’ÜN RUBAİLERİ MERCEĞİNDEN BAKMAK
SADREDDİN KONEVİ’NİN EVRENSEL MESAJLARI
HECE ŞİİRLERİ VE RUBAİLERİM
DİLÂRÂ OLABİLMEK